Örümcek Kadının Öpücüğü (Türkiye) Le baiser de la femme-araignée (Fransa) Il bacio della donna ragno (İtalya) El beso de la mujer araña (İspanya) Der Kuß der Spinnenfrau (Almanya) O Beijo da Mulher Aranha (Brezilya)
Örümcek Kadının Öpücüğü, 1985 Brezilya - ABD ortak yapımı dramatik filmdir. Özgün adı Kiss of the Spider Woman olan filmin Portekizce adı O Beijo da Mulher Aranha dır.
Filmde askeri diktatörlük rejiminin hüküm sürdüğü yıllarda (1970'li yıllar) Brezilya'da aynı dar ve iğrenç hapishane hücresini paylaşan militan bir solcu eylemciyle (Raul Julia), apolitik gibi gözüken romantik travesti/eşçinselin (William Hurt) dokunaklı ilişkileri anlatılır. Başlangıçta hiçbir ortak noktaları yokmuş gibi gözüken ayrı dünyalara ait bu iki insanın nezdinde işkence ve baskının hüküm sürdüğü bu FaşistGüney Amerika ülkesinin bir portresi çizilirken, kaba güç ve baskı, itaat, erkeklik, kadınlık, ruh, bilinç gibi birçok zıt kavram masaya yatırılır.
Sonradan Tony ödüllü bir Broadway müzikaline de uyarlanan bu filmin ilk gösteriminin yapıldığı Cannes Film Festivali'nde William Hurt "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü aldı. Hurt aynı kategoride Oscar, BAFTA ve David di Donatello ödüllerini de aldı. Zaten filmin çeşitli yarışma ve festivallerde aldığı 10 ödülün çoğu William Hurt'e verildi.[2]
Örümcek Kadının Öpücüğü En İyi Film Akademi Ödülü'ne de aday gösterilmişti. Böylelikle bu ödüle aday gösterilen ilk 'bağımsız' film olma unvanını da kazanmış oldu.[3]
Konusu
Film 1970'li yıllarda askeri rejimle yönetilen Brezilya'da bir hapishane hücresinde başlar. İşkence ve kötü muamelenin diz boyu olduğu bu kalabalık cezaevinin bir hücresinde sadece iki mahkûm vardır. Bunlardan birisi Marksist bir gazeteci olan Valentin Arregui (Raúl Juliá)'dir. Valentin, 'eski tüfek' bir devrimciye pasaport temin ederken yakalanmış ama dava arkadaşlarını ele vermemiştir. Bu nedenle sık aralıklarla işkenceye tabi tutulur. Hücredeki diğer
mahkûm ise bir erkek çocuğuna tacizde bulunduğu için 8 yıla hüküm giymiş bir eşcincel olan Luis Molina (William Hurt)'dır. Kadınsı giyim tarzı ve davranışları olan Molina erkeklere (bu arada hücre arkadaşına da) olan aşırı cinsel ilgisini hiç saklamaz. Bu nedenle başlarda Valentin ve Molina'nın yıldızları pek barışmaz. Ama Molina Valentin'e karşı her zaman şefkatli ve sevecendir.
Politikayla pek ilgisi olmayan Molina sürekli olarak önceden seyretmiş olduğu bir sinema filmini anlatır. Bu eski bir Nazipropaganda filmidir ve Alman işgali yıllarında Paris'te geçmektedir. Olayların Leni adında bir şarkıcı kadın (Sonia Braga), Alman istihbarat komutanı (Herson Capri) ve Fransız direnişçilerin etrafında geliştiği bu filmde Naziler haklı gösterilir ve Fransız şarkıcı kadın Alman komutana yardım eder. Molina filmi anlatırken kendisini Leni ile
özdeşleştirmektedir. Molina'nın fantezisi tarzında nakledilen bu 'film içinde film' sahneleri perdeye sepya rengine yakın renklerde aktarılır. Molina'nın biteviye bir şekilde bu filmi anlatması başlarda Valentin'in canını sıkar. Ama sonradan buna alışır ve hikâyeyi Molina'dan anlatmasını o ister.
Filmin ilerleyen dakikalarında Molina'nın hapishane yönetimiyle işbirliği içinde olduğu anlaşılır. Erken şartlı tahliye karşılığında Valentin'in ağzından laf almakla görevlendirilmiştir. Zaten aşırı kalabalık cezaevinin bu hücresinin sadece iki mahkûm tarafından paylaşılmasının nedeni de anlaşılmıştır. Molina cezaevi yönetiminden temin ettiği yiyecek içeceği annesinden gelmiş gibi göstererek Valentin'le paylaşır. Giderek Valentin'in güvenini ve sempatisini kazanır.
Ve sonunda Valentin dışarıdaki bağlantısının telefon numarasını Molina'ya söyler. Molina şartlı tahliye edilir ama numarayı müdüre vermez. Bu bir şeyi değiştirmeyecektir, çünkü ona inanmayan gizli polis onu dışarıda adım adım takip edecektir. Molina telefon numarasını arar, Valentin'in kız arkadaşıyla buluşacaktır. Ancak bir taksinin içerisinde buluşma yerine gelen kız, polisleri görünce Molina'yı öldürür. Bu sırada Valentin da cezaevinde gördüğü ağır işkence sonucunda ölür.