1783 yılında Konya'da doğdu. Tam olarak doğum ve ölüm tarihi bilinmemektedir. Düzenli bir eğitim almamasına rağmen kültür ve sanattan uzak kalmadı, sanatın ön planda olduğu ortamlarda yetişti. Öğrencisi Silleli Sürûrî'den okuma yazma eğitimi aldı. Şiire olan yeteneğinden ötürü kendisine "Şem-î" (çevresini aydınlatan) mahlası tevdi edildi. Baba mesleği olan helvacılığı öğrenmesine rağmen bu işle ilgilenmedi. Gençlik yaşamını düzensiz bir şekilde geçirdi. Konya’da âşıkların gittiği ve burada âşıklığı öğrendiği Türbe ve Ayakçı isimli kahvehanelerde bulundu.[2] Âşıklığı burada öğrendi. Âşık Dertli, Şem-î'nin şiire olan yeteneğini fark etti ve onunla ilgilenmeye başladı. Bu vesileyle Şem-î aşıklıkta kendini geliştirmeye başladı. Kahvehanede söylediği şiirler, muammalar ve atışmalar ile meşhur oldu. Aralarına Silleli Sürûrî'nin de dahil olmasıyla kahvehanenin ünü arttı ve Konyalıların uğrak merkezi haline geldi. Mehmed Hemdem Said Çelebi'nin dikkatini çektiler ve ardından kahvehane yıkıldı. Geniş ve ferah bir kahvehane binası inşa edildi, çalışmalarına burada devam ettiler. Şem-î İstanbul'a giderek dönemin padişahı III. Selim'e de sanatını tanıtma fırsatı buldu.[3]
Ardından ünü Osmanlı'nın başkenti olan İstanbul'da arttı, saraydaki saz meclislerini idare edecek deneyime ulaşması kendisine gösterilen alakayı artırdı. Padişahın İstanbul'da kalma teklifini reddetti. Daha sonra Konya'da çarşı ağası oldu. Bu görevle birlikte itibarı yükselen Şem-î su memuru olarak da görev aldı. Esnafın işlerinin kolaylaştırılmasında onlara yardımcı oldu. Yaşlanmasıyla beraber bu işten ayrıldı ve 1839 yılında öldü. Mezarı Konya'da Mevlana Türbesi'nin kenarındaki kaldırımların ortasında bulunmaktadır.[4]
Sanatı
Şem-î şiirlerini Mevlana ve onun oğluna atfetti. Türk âşık geleneğinde önemli bir yeri olan Şem-î'nin tespit edilen yaklaşık 200 adet şiiri bulunmaktadır. Aruz ve hece ölçülerini kullanmış, gazel, divan, kalenderî, koşma, semâi ve destan türlerinde eserler vermiştir. Eserlerinin konusunda İslam, peygamber, aşk, Konya'nın tabiatı gibi unsurlar yer almaktadır. Şiirlerinde Âşık Ömer'in etkisi hissedilmektedir. Eserlerinde din ve tasavvuf konularına önem vermiş, ağır ve süslü bir dil kullanmıştır. Eserlerinde koşma ve murabba biçimini kullanmış, semaiyi hiç kullanmamıştır. Eserlerinde ölçü, kafiye ve durak kusurları fazlaca görülmektedir. Şem‘î’nin divanı (Dîvân-ı Şem‘î), İstanbul’da 1870 yayımlanmıştır.[5]