İşletme enformatiği, işletme yönetimi ve bilgisayar bilimleri alanlarını kapsayan sosyo-teknik bir disiplindir.[1] İşletme enformatiği eğitimi üniversite düzeyinde verilmekte, bir işletme enformatiği bölümü ya da programını bitiren üniversite mezunları işletme enformatiği uzmanı unvanı almaktadır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde olduğu gibi Türkiye'deki bazı üniversitelerde de işletme enformatiği alanında lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi verilmektedir.[2] Üniversitelerin benzer bölümleri kimi zaman:
ve benzeri adlarla da anılmaktadır.[3][4] Türkiye'de işletme enformatiği alanında lisans düzeyinde eğitim veren fakülte ve yüksekokulların tümü 2010-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu'nda yer almaktadır.[3] İşletme enformatiği eğitiminin amacı:
Kurumların örgüt yapılarını, iş süreçlerini ve bilişim gereksinmelerini çözümleyebilen;
Bilişim ve iletişim teknolojilerinden yararlanarak kurumların gereksindiği bilişim çözümlerini tasarlayabilen, gerçekleştirebilen ve uygulamaya koyan;
Bu çözümlerin kullanılmasının, kurumun yapısını, işleyişini ve çevresi ile ilişkilerini nasıl etkileyeceğini irdeleyebilen;
İleride işletme enformatiği alanında deneysel ve kuramsal araştırma yapabilecek
İşletme enformatiği uzmanları, bir işletmenin hem yöneticileri ve çalışanlarının, hem de bilişim uzmanlarının kullandıkları farklı terminolojilere, yaptıkları farklı işlere ve—hepsinden önemlisi—farklı düşünüş biçimlerine vakıf birer arabulucudur. Bu nitelikleri, işletme enformatiği uzmanlarına bilişim ve iletişim teknolojileri sektörü de dahil olmak üzere pek çok sektörde çeşitli ve cazip iş olanakları kazandırmaktadır.
İşletme enformatiğinin ilgi alanına giren konulardan bazıları her ne kadar bundan dört yüzyıl öncesine, 17. Yüzyıl'a, dayandırılsa da,[6] işletme yönetimi ve bilgisayar bilimleri dijital bilgisayarların ortaya çıkışı ve ticarîleşmesi ile karşılıklı etkileşmeye, iç içe girmeye başlamıştır.[7] Bilgisayarlar 1950'lerden başlayarak geliştirilip denenmekte oldukları laboratuvarların ötesinde, kamu kurumları ve özel kurumlar tarafından da kullanıma alınmıştır. 1960'larda bilgisayarlar ticarî anlamda, basit hesaplama yöntemlerinden yararlanılan, belli bir zaman diliminde sıklıkla gerçekleşen ve emek yoğun ticarî hareketlerin otomasyonu için kullanılmıştır. Otomasyon örnekleri arasında depo ve işliklerdeki malzeme hareketleri, muhasebe kayıtları, satış ve bordro işlemleri bulunmaktadır. Bu dönemde, veri depolama ve düzenleme konularındaki çalışmalar veritabanılarının ortaya çıkması ile sonuçlanmıştır. 1970'lere gelindiğinde, veritabanları kuramsal ve teknik olgunluk dönemine girmiş; dahası elde bulunan çok sayıdaki veriden özetler üreten raporlama uygulamaları görülmeye başlamıştır. Haftalık, aylık, yıllık üretim ve satış miktarları, personel ödemeleri bu döneme ait çalışma rapor örnekleridir. Bu türden uygulamalara yönetim bilişim sistemleri adı verilmiştir.
1970'li yıllar aynı zamanda yazılım kodlarının fikrî mülkiyet hakları kapsamı içerisindeki yerinin tartışılmaya başladığı bir dönem olmuştur. 1960'larda anabilgisayarlarla gelen yazılımların en azından bir bölümünün kodları, kullanıcıların bu yazılımları iyileştirme ve uyarlama yapabilecekleri biçimde açıkken, 60'ların sonunda bu durum değişmeye başlamıştır.[8] Yazılımevleri ürettikleri yazılımları fikrî mülkiyet olarak kabullenmiş, kaynak kodunu kullanıcılara kapatmış ve yazılımların kullanıcılar arasında serbestçe dağıtımını engellemiştir. Bu durum 70'lerin sonlarında bedava yazılım hareketinin ortaya çıkmasına yol açmış, bedava yazılım hareketi 90'ların sonlarında açık kaynak yazılımları hareketine evrilmiştir.[9] Günümüzde açık kaynak modeli, yazılım üretim ve dağıtımında fikri mülkiyet modeline alternatif olarak yerini almış, hemen her alanda kullanıcı ihtiyaçlarına uygun yazılımlar bulabilmek mümkün hale gelmiştir.
1980'lere, yani kişisel bilgisayarların ortaya çıkışına dek, bilgisayar uygulamaları bir anabilgisayar (İng. mainframe computer) üzerinde çalışmaktaydı. Anabilgisayarlar çoğunlukla bilgisayar bilimcileri ya da mühendisleri tarafından yönetilen birer "bilgi-işlem merkezi"nde bulunmaktaydı. Bu bilgisayarlarda farklı ve birbirinden bağımsız programlar kullanılmakta; kurumların her birimine ait uygulamalar, farklı türde biçimlendirilmiş verileri işlemekteydi. Bu bağımsız uygulamalara daha sonraları otomasyon adacıkları (islands of automation) adı verilmiştir. Az sayıda kurum çalışanı ise, akılsız birer bilgisayar olarak düşünülebilecek uçbirimler (computer terminals) aracılığı ile bilgi-işlem merkezi dışından anabilgisayara veri girişi yapabilmekte ya da çıktı alabilmekteydi.
1980’lere doğru bilgisayarlar giderek küçülmüş ve ucuzlamış; buna karşın güçlenmiş, hızlanmış, kapasite ve kabiliyetleri artmıştır. 1980’lerde kişisel bilgisayarların ortaya çıkmasıyla bilgisayarlar sadece kurumların değil, bireylerin bilişim gereksinmelerine de yanıt verebilecek duruma gelmiştir. Bilgisayar programları daha karmaşıklaşmış ve yetkinleşmiş, bir bölümü ise ticarîleşmiştir. Bu gelişmeler beraberinde daha karmaşık hesaplar yapabilme olanağını da getirmiştir. Basit yordamlar kullanarak veri özetlemenin ötesinde, yöneticiler, karar destek sistemleri yardımı ile daha hızlı ve daha isabetli kararlar verebilir hale gelmiştir.
Yönetim bilişim sistemleri ve karar destek sistemlerinin ortaya çıkmasını izleyen dönemde, kurumların örgüt yapılarında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Öncelikle yöneticilerin geçmişte elle yaptıkları işlerin miktarı büyük ölçüde azalmıştır. Ayrıca plan ve bütçe hedeflerinden sapmaların bilgisayarlar tarafından otomatik olarak izlenmesi, kaydedilmesi ve raporlanması, sapmalara göre yönetimi (management by exceptions; kısaca MBE) kolaylaştırmıştır. Her iki değişikliğin sonucu olarak yöneticilerin denetim alanları (span of control) genişlemiş; kurumlardaki yöneticilerin ve yönetim kademelerinin sayıları azalmış; çok sayıda yönetim kademesinden oluşan dikey örgütlerin yerine daha az kademe içeren yatay örgütler görülmeye başlamıştır.
Kişisel bilgisayarlar, yazılımların bir bölümünün çalışanların bulunduğu birimlere, hatta doğrudan çalışanların masalarına taşınmasına yol açmıştır. Bilgisayar kullanımı kurum içerisinde yaygınlaşmaya başlamış; bilgisayar uzmanlarının tekeli olmaktan çıkmıştır. Bilgisayar, kurum çalışanları için bir iş görme aygıtı olarak iş süreçleri içerisinde yer almaya başlamıştır. Aynı verinin daha çok bilgisayar tarafından kullanılabilmesi, farklı programların birbirleri ile veri alışverişinde bulunabilmelerini gerektirmiştir. Bu durum, eşzamanlı olarak çok sayıda kişisel bilgisayarın anabilgisayarla ve birbirleri ile bağlantı kurabilmesi gereksinmesini doğurmuştur. Kurum içerisinde ve kurumlar arasında birçok bilgisayar, bilgisayar ağları aracılığı ile birbirine bağlanmıştır.
1980’lerdeki bu gelişmelerin dört sonucu olmuştur: Birincisi, kurumların bilişim gereksinmelerinin ve bu gereksinmeleri karşılayacak bilişim sistemlerinin geliştirilmesinin, birbirinden yalıtılmış halde çalışan bilgi-işlem birimleri ve kurumların geri kalan birimleri tarafından karşılanamayacağı anlaşılmıştır. Sistem kullanıcılarının sistem geliştirme ve iyileştirme süreçlerine katılımı artmış; bilişim okur-yazarlığı (information literacy) yalnızca teknik personelde değil, kullanıcılarda da aranan önemli bir niteliğe dönüşmüştür.
İkincisi, 1970'lerin ilk yarısında tartışılmaya başlanan uzaktan çalışma (telecommuting) ya da uzaktan iş görme olanaklarındaki artıştır. Böylelikle, kısmen de olsa, mekan ve iş bağımlılığı ortadan kalkmıştır. Çalışanların evlerinde ya da bilişim ve iletişim altyapısının yeterli olduğu başka işletmeler, oteller ya da uzaktan çalışma merkezleri gibi yerlerde iş görmeleri yaygınlaşmıştır. Bu bağlamda Endüstri Devrimi'nin yönetim paradigması olan gözlemleyerek yönetim (management by observation) anlayışı, yerini yer yer hedeflere göre yönetim (management by objectives) anlayışına terk etmiştir.
Üçüncüsü, kimi kurumsal verilerin, farklı birimler tarafından ortaklaşa kullanımı gerekmiştir. Ortaya, sorunsuzca veri alışverişinde bulunabilen, farklı bileşenlerden oluşan, birden fazla birimin enformasyon gereksinmelerini karşılayan tümleşik sistemler çıkmaya başlamıştır. Günümüzde bu türden tümleşik sistemler kurumsal kaynak planlaması sistemleri olarak adlandırılmaktadır. Ancak tümleşik sistemlerin varlığı, anabilgisayar üzerinde çalışan yazılımları tamamen ortadan kaldırmamış, bu yazılımlardan işlevselliğini hala koruyanlar, kalıtsal sistemler (legacy systems) adı altında varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Dördüncü sonuç ise, 1990'larda önce kurumların kendi içlerinde bir merkezden yönetimin yerini yerinden yönetime bırakması olmuştur. Ardından kurumlar arası işbirliğinin geçmişe göre daha da yoğunlaşması sonucu sanal işletmeler (virtual enterprise) doğmuştur. Farklı şirketlerin sistemleri bilgisayar ağları aracılığı ile birbirine bağlanmış, bu şirketlerin aralarındaki tüm mal, hizmet, para ve bilgi akışlarının sanki bir tek işletmeye aitmişçesine yürütülmesi mümkün hale gelmiştir. Böylece kurumlararası arası sistemler (interorganizational systems; kısaca IOS) ortaya çıkmıştır. Özellikle sanal işletmeler ve geniş coğrafî alanlara yayılmış büyük şirketlerin örgüt yapıları sıradüzenselden çok ağ özellikleri göstermeye başlamıştır. Ağ tipi örgütler (networked organizations) hem kurumların kendi içlerinde hem de kurumlar arasında yeni yönetişim (governance) yaklaşımları kullanılmasını gerektirmiştir.[10]
İşletme enformatiği alanında örgütsel enformatik, iktisadî enformatik, bilişim sistemleri ve benzeri adlarla 1960'lı ve 70'li yıllarda başlamış olan akademik çalışmalar, bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte, konunun öneminin emek piyasasında da anlaşılmasına neden olmuştur. 1980’ler ve 90’larda üniversitelerde işletme enformatiği dersleri yaygınlaşmış, başlangıç paragraflarında belirtilen çeşitli adlar altında işletme enformatiği bölümleri açılmıştır.
1980'lerde İnternet'in ortaya çıkması ile birlikte kurumsal ve bireysel bilgisayarların birbirleri ile karşılıklı ve ekonomik olarak iletişim kurması olanağı doğmuştur. 1990'larda İnternet'in ticarîleşmesi, elektronik ticaretin ya da kısaca e-ticaretin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Uluslararası ticaretin serbestleşmesi, kurumların ve bireylerin İnternet'in sağladığı olanaklardan küresel ölçekte yararlanabilmesini sağlamıştır. 1995-2000 yılları arasında e-ticarette yaşanan hızlı gelişim dot-com balonu (İng. dot.com bubble) veya İnternet balonu olarak adlandırılmıştır.[11] Bu dönemde bir kısım girişimciler ve yatırımcılar gerçekçi olmayan beklentilerle akılcı olmayan e-ticaret yatırımlarına yönelmiş; ancak 2000-2003 yılları arasında bu e-ticaret firmalarının önemli bir kısmı iflas etmiştir.[12] 2003 yılı itibarı ile sektör küresel ölçekte yeniden toparlanmış ve büyümesini 2000'li yılların sonlarına dek kararlı bir şekilde sürdürmüştür.
Bilgisayarların meydana getirilmesinde ve kullanılmasında güdülen başlıca amaç, kuşkusuz, insanlara yararlı olmasıdır. Ancak bilgisayarların gelişimi, onlara ve onları kullanan insanlara zarar vermeye yönelik girişimleri de beraberinde getirmiştir. Bilgisayarları ele geçirerek programlara ve verilere zarar verebilecek yazılımlarla ilgili kuramsal çalışmalar 1950’ler ve 60’larda gerçekleşmiştir. 1970'lerden itibaren önce disketler aracılığı ile bilgisayarlara bulaşan zararlı yazılımlar, özellikle bilgisayar ağlarının ve İnternet’in yaygınlaşması sonucu, bireyleri ve kurumları siber saldırılarla karşı karşıya bırakmış; zaman zaman ciddi kayıplara uğratmıştır.[13] Günümüzde bilgisayar virüsleri, bilgisayar solucanları, Truva atları, casus yazılımlar, reklam destekli yazılımlar belli başlı zararlı yazılım türlerini oluşturmaktadır. Zararlı yazılımların ortaya çıkması onları fark edecek ve engelleyecek antivirüs yazılımları gibi karşı önlemlerin de ortaya çıkmasına ve giderek gelişmesine neden olmuştur.
Bilgisayarlara zarar vermenin yanı sıra, yazılımlara ve depolanmış verilere yetkisiz kişilerce kötü niyetle ya da merak yönlendirmesi ile erişilmesinin, teknik olduğu kadar psikolojik, toplumsal ve hukuksal boyutları da ortaya çıkmıştır. Bilgisayar ağları üzerinden bilgisayarlara yetkisiz olarak erişen kişilere hacker (“hekır” okunur) denilmiştir. Bilgisayarlar arasında ağlar üzerinden iletilen verilerin gizliliğinin ve mesajların mahremiyetinin sağlanması amacı ile 1970'lerden başlayarak ilk şifreleme standartları ve uygulamaları ortaya çıkmıştır.[14] Bilgisayar ağlarının ve bilişim sistemlerinin hacker'lara karşı korunması için, 1980’lerin sonlarında ateş duvarları denen yazılımlar kullanılmaya başlamıştır. Sistem ve veri güvenliği, bunların teknik ve toplumsal boyutları günümüzde işletme enformatiği içerisinde veri iletişimi ve bilgisayar ağları yönetiminin önemli bir parçasını teşkil etmektedir.
2000'li yıllarda katılımcı bireylerin ortak nitelikleri, çıkarları ve ilgi alanları çerçevesinde, İnternet üzerinde toplumsal ağlar (social networks) denilen topluluklar oluşmuş; bu toplulukların üyeleri, birbirleri ile yoğun biçimde mesaj ve dosya paylaşmaya başlamıştır. Web, yalnızca içerik sağlayacıların değil, katılımcı tüm birey ve kurumların içeriğine katkıda bulunduğu interaktif bir bilgi havuzuna dönüşerek Web 2.0 diye adlandırılmıştır.[19] Toplumsal ağlar, günümüzde hem üniversiteler ve diğer araştırma kuruluşlarının, hem de elektronik ticaret şirketlerinin ilgilendiği konulardan biri olmuştur. Yine aynı dönemde kablosuz iletişimdeki ilerlemeler, mobil İnternet uygulamalarını ve m-ticaret olarak da bilinen mobil ticareti (mobile commerce; kısaca m-commerce) olanaklı kılmıştır.
İşletmelerin bilgisayarlaşması ile birlikte, müşterileri, tedarikçileri, çalışanları, operasyonları, pazara sundukları ürün ve hizmetleri gibi hususlarda veritabanılarında ve Web günlüklerinde depoladıkları verilerin hacmi giderek artmıştır. 1990'lar ve 2000'lerde bu verilerin ayrıştırılması, düzenlenmesi, özetlenmesi ve anlamlandırılması amacı ile veri ambarları ve kurumsal zeka (business intelligence) uygulamaları kullanılmaya başlanmıştır. Kurumsal zeka uygulamaları, işletmelerin paydaşları, iş süreçleri, ürün ve hizmetleri gibi varlıklar ile bu varlıklar arasındaki etkileşimler hakkında örüntüler, istisnalar ve ilişkiler biçiminde yeni bilgiler elde etmelerini sağlamıştır.[20]
1990'ların ortalarından itibaren kamu kurum ve kuruluşları da paydaşları ile ilişkilerinde bilgisayar ağlarından ve İnternet'ten yararlanmaya başlamıştır. Bu dönemde dosya paylaşımı ile başlayan ilişkiler, giderek bir kısım hareket işlemlerinin çevrimiçinde gerçekleşmesine ve karşılıklı etkileşimli uygulamalara dönüşmüştür. Devletler bir kısım çevrimiçi uygulamalarını kendileri geliştirmeye, diğerlerini de çözüm sağlayıcı firmalardan edinmeye başlamıştır. Devlet kuruluşlarının çalışanlarıyla, yurttaşlarıyla ve diğer kurum ve kuruluşlarla ilişkilerinin elektronik araçlarla yürütülmesine 2000'lerin başında elektronik devlet ya da e-devlet (e-government) adı verilmiştir.
Bütün bu gelişmeler, işletme enformatiği disiplininin iş dünyasındaki ve akademik dünyadaki yerini iyice sağlamlaştırmış, işletme enformatiği uzmanlarının iş bulma olanaklarını hem ulusal, hem de küresel ölçekte daha da artırmıştır.
Kapsam
İçinde bulunduğumuz çağa Enformasyon Çağı denmektedir.[21] Enformasyon çağında bireyler, insan toplulukları ve kurumlar işlerini görmek ve günlük yaşamlarını sürdürmek ya da renklendirmek için çok farklı kaynaklardan gelen büyük miktarda veriye gereksinme duymakta; aynı zamanda büyük bir veri havuzu olan İnternet’e ya da bireysel veya kurumsal bilişim sistemlerine veri katkısında bulunmaktadır. Bilişim ve iletişim teknolojileri günümüzde toplumların, kurumların ve bireylerin veri paylaşmaları, bu verileri işlemeleri, işlerini ve günlük yaşamlarını sürdürebilmeleri için vaz geçilmez hale gelmiştir.
Veriler işlenmemiş, ham gerçeklerdir; tek başlarına bir anlamları yoktur. Veriler depolama, sorgulama, düzenleme ve matematiksel ya da mantıksal olarak özetleme işlemlerinden geçtikten ve çoğu kez tablolar ya da görseller biçiminde soyutlandıktan sonra anlamlı hale gelmekte; enformasyona dönüşerek elde edildikleri bağlamı betimleyebilme ve açıklayabilme gücüne kavuşmakta; kullanıcılarına çözümleme ve karar verme gibi çıkarım olanakları sunmaktadır. Bilişim ve iletişim teknolojileri bireylere, gruplara ve kurumlara büyük miktarlarda veriyi düşük maliyetle ve hızla işleme ve paylaşma olanağı sunmaktadır. Enformasyon ise arama, bulma, sınıflama, ayıklama ve düzenleme işlemlerinden geçtikten sonra belirli bir alandaki ya da konudaki bilgiye dönüşmektedir. Bilgi üretiminde de bilişim ve iletişim teknolojilerinden önemli ölçüde yararlanılmaktadır.
Gerek veri, gerek enformasyon ve gerekse bilgi üretimi için zaman, emek ve sermayeye gereksinme bulunmakta; bu nedenle her üçü de belirli bir maliyete yol açmaktadır. Aynı şekilde her üçünün de kullanım değeri mevcuttur. Bu değer kısmen para cinsinden belirlenebilir ve fiyatlandırılabilirse de, kullanımın parasal değerinin yanı sıra parayla ifade edilemeyen soyut bir değeri de vardır.[22] Bu anlamda, veriler, enformasyon ve bilgi, işletmeler açısından—tıpkı çalışanlar, para, arazi, binalar, ekipman ve hammadde örneklerinde olduğu gibi—birer kaynak özelliği sergilemektedir. Diğer kaynaklar gibi onların da verimli ve etkin yönetimi gerekmektedir.
Sistem yaklaşımı ve bilgisayar tabanlı bilişim sistemleri
Bilişim ve iletişim teknolojileri bilgisayar tabanlı bilişim sistemlerinin (İng. computer-based information systems; kısaca CBIS) teknolojik yapı taşlarını teşkil etmektedir. Ancak belirli bir topluluk, kurum ya da bireyin enformasyon gereksinmelerini karşılayabilmek için geliştirilen bir bilişim sistemi karmaşık bir bütündür. Teknolojik bileşenlerden daha fazlasına ihtiyacı bulunmaktadır: Şirketler, departmanlar, şubeler, kurum içi ve dışındaki sistem kullanıcıları (örneğin yöneticiler, profesyonel ve operasyonel çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve ortaklar), geliştiriciler (örneğin sistem analistleri, programcılar, veritabanı yöneticileri, veri iletişim uzmanları, danışmanlar), hizmet sağlayıcılar (örneğin İnternet ve iletişim hizmet sağlayıcıları) ve benzerleri. Bu nedenle, bilgisayar tabanlı olsun ya da olmasın, bir bilişim sisteminin meydana getirilebilmesi ve kullanılabilmesi için hem teknolojik hem de toplumsal açıdan sistematik bir çalışma yapmak gerekmektedir. Sistem adı verilen bir bütünü, parçalarına ayırıp incelemeye yönelik bu türden çalışmalara sistem yaklaşımı (systems approach) adı verilmektedir.
İşletme enformatiği disiplini bilişim sistemlerini projelendirmek, geliştirmek ve irdelemek amacı ile sistem yaklaşımından büyük ölçüde yararlanmaktadır. Sistem yaklaşımı işletme enformatiği bağlamında aşağıdaki adımlardan oluşmaktadır:
Gereksinilen sistemin amaçlarının belirlenmesi;
Sistemi meydana getirecek toplumsal ve teknik bileşenlerin (altsistemlerin) saptanması;
Sistemle kullanıcıları arasında ve sistemin bileşenlerinin kendi aralarında fiziksel ve kavramsal kaynak alışverişinin—bir başka deyişle sistemin ve altsistemlerinin girdi ve çıktılarının—tanımlanması;
Teknolojik bileşenlerin sosyo-teknik bir çerçevede bir araya getirilmesi ve sistemin gerçekleştirilmesi;
Sistemin işlevselliğinin ve performansının gözlenmesi; başlangıçta belirlenen amaçlara yeterince hizmet edip etmediğinin denetlenmesi; gerekirse iyileştirmeler yapılması; sistemin önceden tanımlanmamış başka amaçlar (fırsatlar) için kullanılıp kullanılamayacağının araştırılması.
İşletmeler ve enformasyon gereksinmeleri
Grupların, kurumların ve bireylerin veri ve enformasyon gereksinmelerinin anlaşılması; bu gereksinmelerin karşılanması için bilişim ve iletişim teknolojilerinin bilişim sistemleri geliştirmekte kullanılması işletme enformatiğinin başlıca ilgi konularından birini teşkil etmektedir. İşletme içerisinde farklı düzeylerde ve farklı departmanlarda yer alan çalışanların veri ve enformasyon gereksinmeleri de farklılıklar göstermektedir.
Genel olarak kurumsal hiyerarşide yukarıdan aşağı inildikçe gereksinilen enformasyon özetlerden ayrıntılara dönüşmektedir. Tepe yöneticileri başında bulundukları kurumların bekası ve başarısından sorumlu bulunmakta, bu sorumluluklarını yerine getirmek için yalnızca kurum içi değil, aynı zamanda büyük miktarda kurum dışı enformasyona ihtiyaç duymaktadır. Örgütsel katmanlarda aşağı inildikçe kurum içerisinde üretilen verilere olan gereksinme artmaktadır. Üst düzey yöneticilerinin gereksindiği veriler alt düzeylere göre daha uzun bir zaman aralığını kapsamaktadır. Enformasyon akışı ise aşağıdan yukarı raporlar ve bildirimler; yukarıdan aşağı ise komutlar, planlar ve yönergeler şeklinde gerçekleşmektedir.[21]
Tipik bir işletmede başlıca şu departmanlar bulunmaktadır:
Araştırma ve geliştirme,
Satınalma,
Üretim,
Pazarlama ve satış,
Muhasebe ve finans,
İnsan kaynakları ve
Bilişim teknolojileri (BT).
Doğal olarak bu departmanların gereksindikleri veriler ve bu verilerin işlenmesi ile ortaya çıkan enformasyon gereksinmeleri; buna bağlı olarak da departmanların ihtiyaç duydukları bilişim çözümleri birbirinden farklı olmaktadır. Bu farklılıklara bir de sektörel farklılıklar ve aynı sektörde yer alsalar bile işletmeler arasındaki fiziksel, toplumsal, kurumsal ve tarihsel nedenlerden kaynaklanan farklılıklar da eklenince, bilişim sistemlerinin kurum, departman ve hatta çalışan gereksinmelerine göre şu ya da bu ölçüde uyarlanması çoğu kez kaçınılmaz olmaktadır. Bilişim sistemlerinde veya kurum yapılarında bir değişiklik gerekip gerekmediği; eğer gerekiyorsa değişimin ne ölçüde gerçekleşmesinin uygun olduğu; bu değişikliklerden kaynaklanabilecek ekonomik, teknolojik ve örgütsel risklerin neler olduğu; riskler arasındaki ödünleşme düzeyleri gibi kararlar işletme enformatiği uzmanlarınca veya onların katkısı ile alınmaktadır.
Bilişim sistemlerinin edinimi
Bir işletmenin gereksindiği özelliklerin tümünü ya da önemli bir bölümünü taşıyan bilişim çözümleri ya kurum içinde geliştirilmekte (insourcing) ya da kurum dışından tedarik edilmektedir (outsourcing).[23] Yeterli mali gücün yanı sıra teknik kapasite ve kabiliyete sahip işletmeler, özellikle rekabet güçlerine yeniliklerle veya güçlendirme ya da iyileştirme yolu ile katkıda bulunması olası sistemleri kurum içinde gerçekleştirmeyi yeğlemektedir. Tersi durumlarda ise sistem geliştirme hizmetleri ya da sistemler dışarıdan tedarik edilmektedir. Sistem tedariki için satınalma ve gerekiyorsa uyarlama ya da kiralama yollarına gidilmektedir.[22]
Sistem edinimi süreci işletmelerin hedeflerinin ve bu hedeflere erişilmesini sağlayacak stratejilerin tanımlanması ile başlamaktadır. Daha sonra kurum hedefleri ve stratejilerinin gerçekleşmesini sağlayacak iş süreçleri belirlenmekte ve bu süreçleri destekleyecek sistemler saptanmaktadır. Üçüncü aşamada bu sistemlerin temin edileceği kaynaklar belirlenmekte, çözüm seçeneklerinin listesi yapılmaktadır. Dördüncü aşamada çözüm seçenekleri rekabet, finansman, kurum ve teknoloji açısından bir maliyet-fayda çözümlemesine tabi tutulmaktadır. İşletme enformatiği disiplini bu çözümleme ve karar verme sürecine hem kuramsal açıdan hem de uygulama açısından önemli katkılarda bulunmaktadır.[24] Edinim kararları kurum ölçeğinde sistem geliştirme ve tedarikinden sorumlu komiteler tarafından alınmakta, edinim süreçleri de bu komiteler tarafından gözetilmekte ve denetlenmektedir.[25]
Bir kez edinim kararı verildikten sonra, edinim süreci projelendirilmekte, tedarikçi firmaların yanı sıra, kurum içi ve dışı danışmanların, potansiyel sistem kullanıcılarının ve bilişim ve iletişim teknolojileri çalışanlarının yer aldığı proje takımları oluşturulmaktadır. Bu takımlar, uygun bir sistem geliştirme yöntemi kullanarak sistemi veya sistemin parçalarını geliştirmektedir. Sistem geliştirmekte kullanılacak yöntem bu yöntemi destekleyen programlama dilleri ve bilgisayar destekli yazılım mühendisliği (computer aided software engineering; kısaca CASE) araçları içerisinden bir seçim yapılmasını gerektirmektedir. Daha sonra ayrıntılı bir gereksinme çözümlemesi ve ardından sistem geliştirme araçları yardımı ile kullanılan yöntem çerçevesinde mantıksal ve fiziksel modeller kurulmakta; bu modellerden yola çıkılarak sistem gerçekleştirilmekte ve kullanıma alınmaktadır.[26] Bilişim sistemlerini geliştirmek sistem çözümlemesi ve tasarımı alanının konusudur. Bu alanda çalışan işletme enformatiği uzmanlarına sistem analisti adı verilmektedir.[27]
Bilişim ve iletişim teknolojileri projelerinin kapsam, maliyet ve süre açısından taşıdığı risklerin diğer sektörlerde gerçekleştirilen projelere göre daha yüksek olması olması ve bu risklere bağlı başarısızlık oranlarının göreceli yüksekliği[28][29][30] nedeni ile, proje yönetimi işletme enformatiği içerisinde özel bir yer tutmaktadır. İşletme enformatiği uzmanları proje takımlarında yer almakta, giderek takım lideri, proje yöneticisi ve program yöneticisi rollerini üstlenmektedir. Takım yöneticileri projelerin bir bölümünün, proje yöneticileri ise bir projenin bütününün kapsam, bütçe ve maliyet hedeflerinin geçekleşmesinden sorumlu iken, program yöneticileri birbiri ile ilgili ya da benzer projelerin önceliklerini belirlemekten, projelere kaynak paylaştırmaktan ve projelerin yürütülmesi sırasında onların eşgüdümünden sorumludur.
Bilişim ve iletişim teknolojileri destekli kurumsal değişim
Bir bilişim çözümünün iyileştirilmesi ya da yeni bir çözümünün kullanıma alınması kurumların bilişim teknolojisi altyapısını ve iş süreçlerini etkilemekle kalmamakta, ayrıca örgüt yapılarını, çalışanların konumlarını ve rollerini, hatta kurumun müşterileri ve tedarikçileri ile olan ilişkilerini de etkilemekte ve değiştirmektedir. Bundan ötürü, işletme enformatiği uzmanlarının kurumsal değişimleri öngörebilmesi, kapsam ve etkilerini anlayabilmesi, gerekli önlemleri tasarlayabilmesi, önerebilmesi ve kimi zaman da bizzat yönetebilmesi gerekmektedir.[31][32] Bilişim teknolojileri destekli kurumsal değişim uygulamaları risk ve getiri yönünden en düşükten en yükseğe doğru şu şekilde sıralanmaktadır:[32]
Toplam kalite yönetimi ve sürekli iyileştirme uygulamaları ikinci basamakta bulunmaktadır. Bu uygulamalar risk ve getiri açısından görece düşük-orta düzeyde bulunmaktadır. Toplam kalite yönetimi ve sürekli iyileştirme uygulamaları bilişim ve iletişim teknolojisi desteği ile mevcut iş süreçlerinde hataların ve israfın azaltılması; ve bu yolla verimliliğin artırılmasını hedeflemektedir.
Üçüncü basamakta orta-yüksek risk ve getiri grubuna giren iş süreçlerinin yeniden tasarımı yer almaktadır. Bir iş süreci birbiri ile ilişkili bulunan, kurum içi veya dışı müşteriler için değer yaratan bir dizi görevden oluşmaktadır. İş süreçlerinin yeniden tasarımı, bu süreçlerin belirli bir amaca yönelik olarak, yeniden ve radikal bir biçimde tasarımı demektir.[33] İş süreçleri yalnızca kurum içi görevlerle sınırlı olmamakta, kimi zaman iki ya da daha fazla kurumun birbiri ile ilişkili süreçlerinin de gözden geçirilerek yeniden tasarlanması gerekmektedir. Tasarım sırasında süreçler için bilgi ve iletişim teknolojileri desteğinin sağlanması, desteğin kapsamı ve kurum ya da kurumlar üzerindeki etkilerinin irdelenmesi işletme enformatiğinin ilgi alanına girmektedir.
Hem risk hem de getiri yönünden dördüncü ve en yüksek basamakta bulunan paradigma değişimileri, bir sektörde rekabetin yeniden tanımlanması anlamına gelmektedir. Bilişim ve iletişim teknolojileri destekli paradigma değişimleri işletmelerin müşterileri veya tedarikçileri ile pazarlık gücünü artırmakta, ikame mal veya hizmetlerin etkisini azaltmakta ve pazarda rakiplere karşı üstünlük sağlama imkânı yaratmaktadır.
Bilişim ve iletişim teknolojilerinin hızla eskimesi ve bilişim sistemlerinin kolayca taklit edilebilir olması nedeni ile işletmelerin belirli bir bilişim sisteminden yararlanarak sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamaları seyrek rastlanılan bir olgudur. Bununla birlikte bilişim sistemleri alanında sürdürülebilir yenilikler yapabilen kurumlar, bilişim kaynaklarını etkin ve verimli kullanarak rekabet üstünlüğü elde edebilmektedir.[34]
Kurumsal sistemler
Bir kurumsal sistem, bir işletmenin birçok departman ya da biriminin veri ve enformasyon ihtiyaçlarını karşılayan tümleşik bir sistemdir. Kurumsal sistemlerin bir başka özelliği ise örgütsel hiyerarşinin değişik düzeylerinde bulunan çalışanlar tarafından kullanılmasıdır. Kurumsal sistemler genellikle birbiri ile pürüzsüz bir şekilde veri ve komut alışverişinde bulunabilen bileşenlerden meydana gelmektedir. Bu bileşenlerin her birine modül, modüllerin birbirleri ile ilişkilendirilmesine sistem entegrasyonu, kurumsal sistemin genel yapısına da tümleşik ya da modüler yapı denmektedir.
Kurumsal sistemler, gerek edinilmeleri için ihtiyaç duyulan zaman ve kaynak miktarları; gerek kurumlar ve paydaşları üzerindeki etkilerinin kapsamı; ve gerekse edinim ve kullanım sürecinde ortaya çıkabilecek ticarî, örgütsel, finansal ve teknolojik riskler nedeni ile işletme enformatiği disiplini içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Kurumsal kaynak planlaması projelerinin maliyeti 440.000-125.000.000 ABD doları, tamamlanması için geçen süre ise 3-60 ay arasında değişmektedir.[35] Kuruluma ek olarak kurumsal kaynak planlaması sistemlerine—donanım, yazılım, profesyonel hizmetler ve personel giderleri de dahil olmak üzere—iki yıllık bir sürede bakım, güncelleme ve optimizasyon için her bir şirket tarafından 400.000 ila 300.000.000 ABD doları harcandığı belirlenmiştir.[36] Yeterince zaman ve para ayrılmış olması ise projenin başarısını garanti edememektedir.[37][38] Bazı projeler kısmen başarılı olmakta, bazılarıysa tam bir başarısızlığa dönüşebilmektedir.
Kurumsal sistem tedarikçisi olan yazılımevleri, işletmelerin genel ya da özel gereksinmelerini karşılamak üzere tümleşik sistem çözümleri önermektedir. Ancak kimi zaman tümleşik çözümler işletmelerin gereksinmelerini yeterince karşılayamamaktadır. Bu durumda işletmeler genellikle iki yoldan birine başvurmaktadır: Birinci yol bir hazır tümleşik sisteme ek olarak, yine sistem tedarikçisi tarafından önerilen üçüncü parti yazılımevlerinden ek bileşenler edinmektir. İkinci yol ise işletmelerin kendi açılarından türünün en iyisi olduğunu düşündükleri bileşenleri farklı yazılımevlerinden tedarik etmesidir.
İşletmeler açısından veri bütünlüğünü korumak ve gerçek zamanlı enformasyon elde edebilmek için, gerek türünün en iyisi olan bileşenlerin, gerekse işletmenin hal ve hazırda kullandığı kalıtsal sistemlerin kurumsal sistemlerle entegre edilmesi gerekmektedir. Farklı kaynaklardan gelen modüllerin, mevcut tümleşik sistemlerin ve kalıtsal sistemlerin birbirleri ile entegrasyonu kurumsal uygulama entegrasyonu (Enterprise Application Integration; kısaca EAI) olarak nitelendirilmektedir.
Bilişim teknolojisi altyapısının yönetimi
Bilişim kaynakları yönetimine günümüzde bilişim teknolojisi altyapısının yönetimi adı verilmektedir. Bir işletmede bilişim teknolojisi altyapısının yönetimi eski adı ile bilgi-işlem departmanları, yeni adı ile de bilişim teknolojileri (BT) departmanları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu departmanların başında genellikle bilişimden sorumlu ya bir genel müdür yardımcısı (CIO: chief information officer) ya da bir direktör (director of information technology veya director of information systems) bulunmaktadır.
Ortada standart bir örgütlenme şablonu bulunmamakla birlikte, BT departmanları en azından iki ana birimden oluşmaktadır:[39]
Bilişim hizmetleri birimi ve
Bilişim teknolojileri altyapısı birimi.
Bu iki birimin başında da birer müdür ya da direktör yardımcısı yer almaktadır.
Henri Fayol’e göre tipik bir yönetici yöneticilik görevini yerine getirirken beş temel işlev görmektedir: Planlama, örgütleme, kaynak edinme, önderlik ve denetim. Bu bağlamda bilişim teknolojisi altyapısının yönetimi başlıca şu işlevleri kapsamaktadır:
Bilişim sistemleri ve bilişim teknolojileri planlarının yapılması ve bütçelendirilmesi.
Bilişim teknolojileri departmanının örgütlenmesi; birimlerin, görevlerin ve ast-üst ilişkilerinin tanımlanması.
Bilişim teknolojileri departmanına personel alınması, departmanın gereksindiği mal ve hizmetlerin belirlenmesi ve tedarik edilmesi.
Bilişim teknolojileri departmanında çalışan personele önderlik edilmesi.
Bilişim teknolojileri departmanında çalışan personelin, yapılan işlerin ve kullanılan kaynakların denetlenmesi.
Eğer işletme bilişim teknolojileri alanında faaliyet gösteriyorsa, örgüt yapısında bir takım değişiklikler görülmektedir. Bir BT firmasında genel müdürün (CEO: chief executive officer) altında teknolojiden sorumlu bir genel müdür yardımcısı (CTO: chief technology officer) bulumaktadır. Bu kişi diğer işletmelerde bulunan ve mal ve hizmet üretim süreçlerini yöneten, operasyonlardan sorumlu genel müdür yardımcısına (COO: chief operations officer) benzer bir rol üstlenmektedir. Teknolojiden sorumlu genel müdür yardımcısı yeni teknolojilerin geliştirilmesi, içselleştirilmesi ve şirketin müşterileri için bilişim sistemleri ya da yazılım çözümleri üretimi ile ilgilenmektedir. BT firmasının kendi BT altyapısını ise ya doğrudan genel müdüre ya da teknolojiden sorumlu genel müdür yardımcısına bağlı bir bilişim teknolojileri direktörü veya müdürü yürütmektedir. Üretimin yanı sıra, BT firmasının özellikle araştırma-geliştirme ve kayda değer ölçüde teknik birer alan olan kurumsal pazarlama ve satınalma faaliyetlerine işletme enformatiği disiplini önemli katkılarda bulunmaktadır.
E-ticaret, e-işletmecilik ve e-yaşam
Bilişim ve iletişim teknolojilerinin giderek güçlenmesi, bilişim ve iletişim altyapısının geniş coğrafi alanlara yayılması ve mobil iletişim teknolojileri aracılığı ile veri ve bilgi erişiminin zaman ve mekandan bağımsız hale gelmesi, gerek kurumların, gerekse bireylerin birbirleri ile ilşkilerinin bir bölümünü iletişim ve bilgisayar ağları üzerinden yürütebilmelerine olanak sağlamıştır. Bir yanda farklı kurum ve bireyler iletişim ve bilgisayar ağları üzerinden mal, hizmet ve enformasyon alışverişi yolu ile aralarında kısaca e-ticaret olarak anılan elektronik ticaret yapmaktadır.[40][41] Diğer yanda ise aynı kurumu meydana getiren, kimi zaman çok geniş coğrafi alanlara yayılmış bulunan departmanlar, birimler ya da şubeler kendi aralarındaki ilişkileri büyük ölçüde iletişim ve bilgisayar ağları üzerinden yürütmektedir. Kurumlarda birtakım işler, doğrudan insan emeğine başvurmaksızın, ağlarla birbirine bağlı bilgisayar uygulamaları kullanılarak yerine getirilmektedir. Bu türden kurumlara elektronik işletme (e-işletme), iş yapma biçimlerine ise e-işletmecilik olarak kıslatılan elektronik işletmecilik (electronic business) adı verilmektedir.[42]
E-ticarette bir iş fırsatı ve bu fırsatın getirisi olan bir iş olanağına dönüştürülmesi için gerekli kaynak, gelir ve maliyet unsurlarının yazılı ya da görsel bir belge üzerinde betimlenmesine iş modeli (business model) denmektedir.[43] E-ticaret iş modellerinin başlıca aktörleri kurumlar ve bireylerdir. Kurumlar ve bireyler de kendi aralarında daha ayrıntılı bir ayrıştırmaya tabi tutulabilmektedir:[42] Ticari işletmeler, kamu kurumları ve kuruluşları (devlet), sivil toplum kuruluşları, tüketiciler, çalışanlar ve yurttaşlar. Bu aktörlerin başlıca rollerini çevrimiçinde mal, hizmet ya da enformasyon arzı ya da talebi teşkil etmektedir.
E-Ticaret Modelleri, Aktörler ve Rolleri
E-Ticaret Modeli
Arz Tarafı
Talep Tarafı
Kurumdan kuruma
Kurum
Kurum
Kurumdan bireye
Kurum
Birey
Bireyden Kuruma
Birey
Kurum
Bireyden bireye
Birey
Birey
Kurum ve bireylerin türlerine göre e-ticaret modellerini ayrıntılandırmak da mümkündür:[42] İşletmeden işletmeye, işletmeden tüketiciye, tüketiciden tüketiciye, işletmeden devlete, işletmeden sivil toplum kuruluşuna, sivil toplum kuruluşundan devlete ve devletten yurttaşa e-ticaret, ayrıntılı modellere birer örnek teşkil etmektedir.
E-ticarete yönelik bilişim çözümlerinin başlıcaları tedarik zinciri yönetimi; kısaca SCM) uygulamaları ve müşteri ilişkileri yönetimi (customer relationship management; kısaca CRM) uygulamalarıdır. Günümüzde veri iletişimin giderek artan bir bölümü taşınabilir bilgisayarlar ve akıllı cep telefonları ile kablosuz ağlar ve cep telefonu şebekeleri üzerinden yapılmaktadır. Bu gibi mobil iletişim olanakları, e-ticaretin bir alt dalı olan ve kısaca m-ticaret olarak bilinen mobil ticaretin yaygınlaşmasına önayak olmuştur.
Farklı e-ticaret modelleri, farklı çevrimiçi ortamlara ve bu ortamların üzerinde gerçekleştirileceği bilişim ve iletişim teknolojilerine gereksinme duymaktadır:[21] Kurum içerisinde kurumdan çalışana ve çalışandan kuruma veri ve enformasyon akışı için intranetler kullanılmaktadır. Kurumlar arası veri ve enformasyon aktarımı ekstranetler üzerinden yapılmaktadır. Kurumlar ve bireyler arasında ya da bireylerin kendi aralarındaki veri ve enformasyon akışı ise İnternet üzerinden sağlanmaktadır.
İşletmelerin ve ticaretin elektronikleşmesinin ötesinde, insanların gerek bireysel gerekse toplumsal yaşamlarında da bilişim ve iletişim teknolojilerinin yaygınlığı ve önemi de giderek artmaktadır. Aile ve arkadaş çevresinden başlayarak, dernekleşmiş ya da dernekleşmemiş ilgi ve çıkar alanlarına dek, birey odaklı, kurum odaklı, olgu odaklı, hobi ve eğlence odaklı, dünya görüşü odaklı, inanç odaklı ve mesleki odaklı pek çok toplumsal oluşum bilişim ve iletişim teknolojileri altyapısı üzerinde gerçekleşmektedir. Bu türden elektronik oluşumlar kimi zaman bireyler, meslek grupları, kuşaklar, uluslar, bölgeler ve hatta tüm insanlık üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler doğuran olguların filizlendikleri birer sanal ortam meydana getirmektedir.
Birey ve toplum üzerinde geniş çapta etkileri olan elektronik oluşumların devletlerin ilgi alanına girmesi de kaçınılmaz olmuştur. Devletler bir yandan kendi yurttaşlarına iletişim ve bilgisayar ağları üzerinden e-devlet olarak da bilinen elektronik devlet (e-government) uygulamaları aracılığı ile hizmet ve enformasyon sunarken; diğer yandan e-ticaret ve e-işletmeciliği de kapsamak üzere elektronik yaşamın (e-yaşamın) pek çok alanında teknik, yasal ve idarî düzenlemeler yapmaktadır. Bu alanlarda yapılan düzenlemeler ve bu düzenlemelerin mevcut ve olası sonuçları, işletme enformatiği disiplininin incelediği ve katkıda bulunduğu hususlar içerisinde yer almaktadır.
Başta e-ticaret ve e-işletmecilik olmak üzere bilişim ve iletişim teknolojilerinin bireysel, kurumsal, toplumsal ve ekonomik etkilerini irdelemek ve anlamak işletme enformatiği displininin başlıca ilgi alanlarından birini teşkil etmektedir. Teknoloji-aktör ilişkilerinin mevcut durumu; teknolojik gelişmenin aktörler üzerinde meydana getireceği etkiler; teknoloji-aktör ilişkisinin nasıl evrileceğine ve sonuçlarına ilişkin öngörüler işletme enformatiği kapsamında ele alınan güncel konular arasında bulunmaktadır.
Eğitim
Başlangıçta işletme enformatiği ya da yönetim bilişim sistemleri eğitimi, işletme yönetimi eğitiminin organik bir parçası olmuştur.[44] Günümüzde ise, işletme enformatiği eğitimi veren birimler genellikle ya iktisadi ve idari bilimler veya fen ve edebiyat fakülteleri bünyesinde birer bölüm olarak; ya da işletme yönetimi veya bilgisayar bilimleri bölümleri altında birer program olarak faaliyet göstermektedir.[3] İşletme enformatiği eğitimi her ne kadar hem işletme hem de bilişim teknolojileri alanlarını kapsasa da, bu alanların ağırlıkları üniversiteden üniversiteye değişmektedir.[44][45]
İşletme yönetimi ve bilgisayar bilimleri aslında başlı başına birer akademik ve profesyonel disiplin teşkil etmektedir. Bu iki disiplinin kapsamlarının genişliği, işletme enformatiği müfredatı oluşturulurken karşılıklı ödünleşmeyi gerekli kılmaktadır. Association for Computing Machinery (ACM) ve Association for Information Systems (Association for Information Systems; kısaca AIS) kuruluşları, enformatik (bilişim sistemleri) eğitiminin çekirdeğini oluşturmak üzere şu yedi dersi önermektedir:[46]
İşletme tarafında ise, programlar ve bölümler, kendi yeğlemeleri doğrultusunda muhasebe (accounting), İktisat, finans, pazarlama ve üretim konuları başta olmak üzere müfredatlarını oluşturmaktadır.
Teknolojideki hızlı değişim, müfredatın hem teknolojik gelişmelere, hem piyasanın bilgi ve beceri taleplerine, hem de kurumların kendilerine özgü gereksinmelerine duyarlı bir dinamizme sahip olması gereğini doğurmaktadır. Tüm bu karmaşıklığa karşın, son tahlilde işletme enformatiği mezunlarında aranan temel beceri ve bilgiler şunlardır:[68]
Türkiye'deki üniversitelerin işletme enformatiği, işletme yönetim sistemleri ve benzeri bölüm ya da programları ya fakültelere ya da yüksekokullara bağlı bulunmaktadır. Fakültelere bağlı bölüm ya da programlar TM-1, yüksekokullara bağlı bölüm ya da programlar ise YGS-6 puanı ile öğrenci almaktadır.[3]
Kariyer
İşletme enformatiği uzmanları oldukça fazla sayıda kariyer olanağına sahiptir. Bu olanak zenginliğinin iki temel nedeni bulunmaktadır. Birinci neden, bilişim ve iletişim teknolojileri bilgisinin yanı sıra elde edilen işletme yönetimi bilgisidir. İşletme yönetimi bilgisi, bir yandan bilişim ve iletişim teknolojilerinin işletmelerde iş süreçlerinin optimizasyonu ve verimlilik artışı için nasıl kullanılabileceğinin öngörülmesini sağlarken; diğer yandan işletmelerin bilişim ve iletişim kaynaklarının yönetimi (bu kaynakların planlanması, bütçelenmesi, edinimi, örgütlenmesi ve denetimi) konularında da yetkinlik kazandırmaktadır. İkinci neden ise, işletme enformatiği eğitiminin, analitik ve eleştirel düşünce yeteneğine ek olarak kazandırmış olduğu bireyler arası iletişim, sunum ve ikna, takım çalışması, göreve ve hedefe odaklılık, zaman yönetimi gibi yumuşak becerilerin (soft skills) gelişmesidir. Bu beceriler, iş yaşamında hemen her beyaz yakalı çalışanda—özellikle de profesyonel çalışanlarda—aranan, hem iş bulmada, hem de terfilerde göz önüne alınan önemli niteliklerdir.
Bilişim ve iletişim teknolojileri iktisadî açıdan endüstriyel ögeleri ve bir rekabet alanını da içeren bir sektördür. Bu sektörde yer alan işletmeler hem birbirlerine, hem de diğer tüm sektörlere bilişim ve iletişim ürünleri ve hizmetlerinin yanı sıra veri ve enformasyon sunmaktadır. Ayrıca hangi sektörde yer alırsa alsın pek çok işletme bünyesinde farklı ölçeklerde ve yapılarda da olsa birer bilişim teknolojileri birimi bulundurmaktadır. Bu nedenle, işletme enformatiği uzmanları, bilişim değer zincirinin tüm kademelerinde kariyer imkânına sahiptir.[69] Kariyer olanakları arasında başlıca şunlar bulunmaktadır:
Sistem analistliği ve mimarlığı;
Bilişim ve iletişim projelerinde takım liderliği ve proje yöneticiliği;
Bilişim ve iletişim hizmetleri konusunda danışmanlık ve eğitimcilik;
Bilişim ve iletişim hizmetlerinin teknik, yasal ve güvenlik denetimleri;
Bilişim ve iletişim şirketlerinin ya da birimlerinin yönetimi (planlama, kaynak edinme; örgütleme, önderlik ve denetim);
Bilişim ve iletişim hizmetlerinin kurumlara ve bireylere pazarlanması ve satışı;
Elektronik ve mobil ticaret uygulamalarının geliştirilmesi, şirketleşmesi ve yönetimi;
Giriş düzeyi ya da orta düzey yazılımcılık.
İşletme, işletme enformatiği, yönetim bilişim sistemleri ya da bilgisayar bilimleri alanlarında akademisyenlik.
Birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede işletme enformatiği alanında işgücü açığı mevcuttur ve iş olanaklarının gelecekte de artması beklenmektedir. Örneğin İngiltere'de yapılan bir çalışmada, 2010 yılının birinci çeyreği itibarı ile sistem denetçiliği, sistem geliştirme uzmanlığı, iş analistliği, proje yöneticiliği, takım liderliği, test analistliği gibi deneyim gerektiren alanlarda %12'lik işgücü açığı belirlenmiştir.[70] ABD'nde İşgücü İstatistikleri Bürosu (Bureau of Labor Statistics; kısaca BLS) 2008-2018 yılları arasında bilişim sistemleri yöneticiliği ve sistem analistliği gibi alanların iş olanakları açısından ortalamadan daha hızlı büyümesini beklemekte ve görünümlerini mükemmel olarak nitelemektedir.[71][72] Yine ABD'nde işletme enformatiği alanında bazı pozisyonlarda çalışanların yıllık brüt gelir düzeyleri aşağıdaki gibidir:[73]
Bilişim güvenliği denetçisi: 60.000-105.000 ABD doları.
Müşteri ilişkileri yönetimi danışmanı: 60.000-110.000 ABD doları.
Bilişim teknolojisi ya da yazılım proje yöneticisi: 65.000-110.000 ABD doları.
Kurumsal kaynak planlaması ve kurumsal zeka danışmanı: 65.000-115.000 ABD doları.
Yazılım mimarı: 85.000-145.000 ABD doları.
Bilişim teknolojilerinden sorumlu genel müdür yardımcısı: 110.000-210.000 ABD doları.
Bilişim sistemlerinden sorumlu genel müdür yardımcısı: 100.000-250.000 ABD doları.
İşletme enformatiği uzmanlarının kariyer açısından gelebilecekleri en üst nokta, hiç kuşkusuz, genel müdürlüktür. Bu durum özellikle bilişim ve iletişim firmaları için geçerlidir. Bilişim ve iletişim sektörü dışında yer alan kurumlarda ise, bilişim ve iletişimden sorumlu genel müdür yardımcılığı ve hatta genel müdürlük düzeylerine yükselmek mümkündür. Doğal olarak, bilişim, iletişim, elektronik ticaret ve mobil ticaret alanlarında girişimcilik seçeneği de mevcuttur.
^Davis, G. B. (2005). Information Systems. G. B. Davis. (Editör). The Blackwell Encyclopaedia of Management, 7. Cilt: Management Information Systems. 2. Basım. S. 172-173. Blackwell.
^Applegate, L. M., R. Austin ve W. F. McFarlan. (2007). Corporate Information Strategy and Management: Text and Cases. 7. Basım. McGraw-Hill.
^Perkins, A. B. ve M. C. Perkins. (1999). The Internet Bubble: Inside the Overvalued World of High-Tech Stocks—And What You Need to Know to Avoid the Coming Shakeout. Harper Business.
^Li, F. (2000). What is E-Business? How the Internet Transforms Organizations. S. 14-16. Blackwell Publishing.
^The European Parliament and the Council of the European Union. (1995). Directive 95/46/EC of the European Parliament and of the Council of 24 October 1995 on the Protection of Individuals with Regard to Processing of Personal Data and on the Free Movement of Such Data. Official Journal of the European Communities, 1(281), s. 31-50.
^Organisation for Economic Co-operation and Development. (2003). Privacy Online: OECD Guideline on Policy and Practice. OECD.
^Schniederjans, M. J., A. M. Schniederjans ve D. G. Schniederjans. (2004). Outsourcing and Insourcing in an International Context. M.E. Sharpe.
^Schniederjans, M. J., J. L. Hamaker ve A. M. Schniederjans. (2004). Information Technology Investment: Decision-Making Methodology. World Scientific Publishing.
^Sauer, C., A. Gemino ve B. Horner Reich. (2007). The impact of size and volatility on IT project performance. Communications of the ACM, 50(11), s. 79-84.
^Nidumolu, R., C.K. Prahalad ve M.R. Rangaswami. (2009). Why sustainability is now the key driver of innovation? Harvard Business Review, 87(9), s. 56-64.
^Barki, H., S. Oktami ve A. Pinsonneault. (2005). Dimensions of ERP Implementations and Their Impact on ERP Project Outcomes. Journal of Information Tehcnology Management, 16(1), s. 1-9.