İkinci Harkov Muharebesi, II. Dünya Savaşı'nda Mihver kuvvetlerin Sovyet İzyum köprübaşına yönelik karşı taarruzlarına Alman Silahlı Kuvvetler Üst Komutanığı (OKW) Başkanı Wilhelm Keitel'in verdiği addır.[6] Alman karşı taarruzu, 12 - 28 Mayıs 1942 tarihlerindeki Sovyet kuvvetlerinin İzyum köprübaşından başlatılan taarruzuna karşı yapılmıştır. Alman taarruzunun operatif hedefi, Sovyet taarruzlarının yürütüldüğü Donets Nehri üzerindeki Sovyet İzyum köprübaşını (Barvenkovo çıkıntısı) ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Kızıl Ordu'nun 1941 -1942 kış karşı taarruzları Alman Merkez Ordular Grubu'nu Moskova önlerinden geri sürmüştü. Ancak bu karşı taarruzlar sırasında Stavka ihtiyat kuvvetlerinin tümünü kullanmıştı. Devamında sürpriz bir karşı taarruzla başarısızlığa uğrayan Kızıl Ordu Harkov Taarruzu da, Stavka'nın stratejik inisiyatifi pekiştirmek için giriştiği bir atılımdı.
Mareşal Semyon Timoşenko komutasındaki Sovyet kuvvetleri, 12 Mayıs 1942 tarihinde, kış karşı taarruzları sırasında oluşan çıkıntıdan Alman 16. Ordu'suna karşı bir genel taarruz başlattılar. Önceleri başarılı bir şekilde gelişen taarruz, Alman karşı taarruzlarıyla durduruldu. Stalin'in ve birkaç kurmay subayının, Alman 6. Ordu'sunun gücünü doğru bir şekilde değerlendirmede yaptıkları ciddi sonuçlu hataları vardır. Dahası yeni eğitimden çıkmış Kızıl Ordu kuvvetlerinin gücünü olduğundan fazla hesap etmişlerdir. Bu hatalar, Alman kuvvetlerinin sonuç getirici bir çevirme hareketiyle ileri çıkmış Sovyet birliklerini cephenin kalanından tecrit etmelerine yol açmıştır.
Harekât öncesi
Genel durum
Rostov'u 1941 yılı Ekim ayında geri alan Kızıl Ordu, Moskova'ya yönelik genel taarruzlarında Alman kuvvetlerini göğüslemiş, hemen ardından da karşı taarruzlara başlamıştı. Bu taarruzlar, 1942 yılı Şubat ayı sonuna gelindiğinde, Kızıl Ordu'nun da gücünün tükenmesi sonucunda durdu. Bu tarihlerden itibaren Doğu Cephesi'nde silahlar bir süreliğine susmuştu. Stalin, olayları Almanların artık ölüm döşeğinde olduğu yönünde yorumladı. O'na göre Wehrmacht'ın taarruz gücü tükenmişti ve 1942 yılının bahar ya da yaz aylarında çökecekti. Bu görüşünü, 7 Kasım 1941 tarihinde yaptığı bir konuşmada dile getirmiştir.[7] Sonuç olarak karşısındaki düşmanın zayıf olduğunu kabul ederek, bahar ayları başında yeni bir genel taarruza geçerek Kızıl Ordu'nun kış karşı taarruzlarıyla elde etmiş olduğu başarıyı genişletmeye karar verdi.
Stalin'in bu kararı başta Mareşal Boris Şapoşnikov, General Aleksandr Vasilevski ve Mareşal Georgi Jukov olmak üzere, bir süre daha savunma durumunda kalınmasını gerekli gören kurmay subaylarının gergin tepkileriyle karşılaştı. Vasileski anılarında "Evet, Almanların ihtiyat kuvvetlerini kullanmış olduklarına inanmak istiyorduk, fakat gerçek bundan daha acıydı." diye yazmaktadır.[7] General Jukov'a göre ise Stalin, Alman kuvvetleri Moskova'ya yönelik sonuç alıcı bir taarruza geçmeden önce, tüm cephe üzerinden girişilecek bahar taarruzlarının onların dengesini bozacağına inanıyordu. Esasen Stalin, Alman kuvvetlerinin hem Moskova'ya hem de ülkenin güneyine eşzamanlı genel taarruzlar yapabilecek güçte olduğundan emindi.[8] Deneyimli generalleri tarafından uyarılmış olmasına karşın Stalin, "bölgesel taarruzlar"la Alman komutanlığını gafil avlamaya karar verdi.[9]
Sovyet stratejisi
Kış taarruzları sona erdiğinde hem Stalin hem de Sovyet Üst Komutanlığı Stavka, Alman genel taarruzunun nihai hedefinin 1941'deki gibi tekrar Moskova olacağına inanmıştı. Bir önceki yılki Barbarossa Harekâtı ve Tayfun Harekâtı benzeri ikili bir genel taarruz 1942 yılında da uygulanacak görüşü hakimdi. Stavka her ne kadar Moskova'ya yönelen Alman genel taarruzunun yenilgiye uğratılmış olduğunu düşünse de, her an yeniden Moskova'ya saldırabilecek konumdaki 70 Alman tümeni, başkentin halen tehdit altında olduğunu göstermektedir. Öte yandan Stalin, generallerin birçoğu ve Cephe komutanları, gerçekten de asıl Alman taarruzunun Moskova'yı hedef alacağına inanıyorlardı.[10][11] Ancak bir önceki kışın başarılı karşı taarruzları Stalin'i, bölgesel taarruzların Alman ordusunu yıpratacağına inandırdı. Alman kuvvetlerinin bu yolla güçsüzleştirilmesi, Alman komutanlığını yeniden Moskova'ya taarruz etmekten alıkoyacaktı. Başta "aktif stratejik savunma"da kalınmasını kabul etmesine karşın daha sonra Baltık Denizi'nden Karadeniz'e kadar uzanan yedi bölgesel taarruz için emir vermiştir. Bu bölgelerden biri, orijinal taarruz planında Mart ayı için öngörülen Harkov'du.[12]
Mart ayı başlarında Stavka, parlak başarılarla sonuçlanan Don Bölgesindeki Barvenkovo-Lozovaya Taarruz Harekâtı ve ardından gelen Rostov Stratejik Taarruz Harekâtı sonrasında Güneybatı Cephesi'ne kendi bölgesinde bir taarruz için emir verdi. Çatışmalar aynı ay başladı. Mareşal Semyon Timoşenko'nun generallerinden Kirill Moskalenko'nun kuvvetleri Alman mevzilerini Don Nehri'nin kuzey kesiminde Harkov'un doğusunda yardılar. Şiddetli çatışmalar Nisan ayına kadar devam etti. General Moskalenko kuvvetleri Don Nehri'ni başarıyla geçti, İzyum bölgesinde dar bir köprübaşı oluşturdu. Bu arada güneyde Alman savunması karşısında daha sınırlı bir başarı elde edildi ve Sovyet 6. Ordu'su kuvvetleri, nehrin doğu kıyılarındaki kendi köprübaşlarını tutmayı başardılar.[12] Stalin, Pavlogra ve Sinelnikovo'ya, devamında Harkov ve Poltava'ya ulaşmayı amaçlayan nihai taarruzun başlangıcı için bir şeyler yapılabileceğini fark etti. Sovyet komutanlar 15 Mart'ta Harkov yönünde bir taarruz için, güçlü ihtiyatlar oluşturulmasını da öngören taslak planları Stalin'e sundular. Mareşal Timoşenko, 20 Mart günü yaklaşan taarruzu görüşmek üzere bir toplantı düzenledi. Mareşal Timoşenko'nun Kurmay Başkanı General İvan Bagramyan tarafından, toplantı hakkındaki Moskova'ya gönderilen raporda, muhtemelen önemli birkaç istihbarat konusu hariç, toplantının özeti verildi. Barvenkovo ve Volçansk bölgelerindeki Sovyet birliklerinin takviyesi Mayıs ayı başlarında da devam etti. Son ayrıntılar, Stalin'le kurmayları ve Güneybatı Cephesi Komutanı Mareşal Timoşenko'nun katıldığı, Mart ve Nisan ayında süren görüşmeler sonucunda şekillendi ve Stavka'nın nihai emri 17 Nisan'da çıkarıldı.[12]
Taarruz hazırlıkları
Kızıl Ordu muharebe düzeni
Kızıl Ordu 11 Mayıs 1942 tarihi itibarıyla iki Cephede altı ordu ve diğer bazı birlikler toplamıştır. Sovyet Güneybatı Cephesi emrinde 6. Ordu, 21. Ordu, 28. Ordu, 38. Ordu bulunmaktadır. Cephe'ye 11 Mayıs'ta toplam 269 tankıyla 21. Tank Kolordusu ile 23. Tank Kolordusu katılmıştır. Ayrıca üç bağımsız piyade tümeni ve 270. Piyade Tümeni'nden bir piyade alayı bölgede hazırdı. Bogdanovka'da da 2. Süvari Kolordusu bulunmaktadır. Güney Cephesi emrinde ise 9. Ordu, 57. Ordu ile 30. Piyade Tümeni ve bir piyade alayı bulunmaktadır. Daha sonra 24. Tank Kolordusu, 5. Süvari Kolordusu ile üç Muhafız piyade tümeni de bu birliklere takviye olarak katılmıştır. En güçlü durumdayken bile cephenin her kilometresine 11 top ya da havan düşmektedir.[13][14]
Bu yeniden gruplanma sırasında çamur mevsiminde olunması sebebiyle arazinin ve yolların uygun olmayan durumu nedeniyle epeyce zorlanıldı. Bazı önemli kıt'a kaydırmaları ertelendi ve Güney Cephesi ile Güneybatı Cephesi planlanandan daha uzun sürede takviye edildi. Bu durum karşısında, General Vasilevski'nin anılarında belirttiği gibi bazı üst düzey Sovyet temsilcilerinin eleştirileri gündeme gelmiştir. Cephe komutanlarını, emirlerindeki kuvvetleri sevk ve idarede yetersizlikle, taarruzlarda beceriksizle suçlamaktaydılar.[15] Yeniden gruplanma öylesine gelişigüzel yapılmıştı ki Alman cephe istihbaratı sınırlı da olsa Sovyet kıt'a kaydırmaları konusunda bilgi edinebildi. 38. Ordu Komutanı General Moskalenko, yeniden gruplanmaya ilişkin bir planı olmamakla dolayısıyla zayıf bir yönetim sergilemekle suçlandı.[16] Daha sonra "Faşist Alman Komutanlığının planlarımızı tahmin etmesi bir sürpriz değildi" yorumunda bulunmuştur.[17]
Sovyet liderliği ve insangücü
Üst Sovyet komutanı Mareşal Semyon Timoşenko, I. Dünya Savaşı ve Rus İç Savaşı'ndan deneyimli bir komutandır. Bir önceki sene Somlensk Muharebesi'nde sınırlı da olsa bir başarı göstermesine karşın yenilgiye uğradı.[18] Daha sonra kış karşı taarruzlarında Rostov'da parlak bir zafer kazanmayı başardı. Ardından Harkov'da (Birinci Harkov Muharebesi), en azından fabrikalara ait malzemenin tahliyesinde başarılıydı.[19] Ordu'nun Siyasi Komiser'i ise Nikita Kruşçev'di.
Ancak sıradan Sovyet askeri deneyimsizdi ve bunun sonucunda fazlasıyla zayiat verildi. Savaşın başladığı bir önceki yıl Kızıl Ordu'nun uğradığı yıkım, Moskova Muharebesi'nde elde edilen zaferle bir bakıma hafifletilmiş oldu. Ancak Kızıl Ordu, savaşın hemen öncesindeki insan gücünün büyük bir kısmını ölü, yaralı ve tutsak olarak kaybetmişti. Sadece Moskova Muharebesi'nin kayıpları bir milyonu bulmaktaydı.[20] Sonuç olarak Kızıl Ordu'daki hali hazırdaki ortalama bir asker yakın tarihte silah altına alınmıştır ve muharebe deneyimi çok düşüktür. Eğitimli asker eksikliğine ilaveten, endüstriyel bölgelerin önemli bir bölümünün artık Alman işgali altında olmasıyla Kızıl Ordu, yetersiz ikmal desteği ve ikmal malzemesi sıkıntısı yaşamaya başlamıştı. Neticede bu dönemde benimsenen askeri doktrin "geçici stratejik savunma" olmak zorundaydı.[21]
Sovyet Genelkurmay Başkanı Mareşal Vasilevski 1942 yılındaki Sovyet ordusu'nun, iyi eğitimli Alman Orduları karşısında büyük çaplı taarruz harekâtları için hazırlıklı olmadığını ileri sürmekteydi. Çünkü hem nicelik hem de nitelik olarak Alman Orduları artık daha üstündü. Dahası 1941 yılındaki yenilginin kayıplarından sonra komuta kadrosu ve genç subaylar ancak yeniden oluşturuluyordu.[22] Bakış geçmişe dönüktür ama, 1942 yılındaki karşı taarruzların idaresinin, hatta 1942 Ekim ayındaki Mars Harekâtı'nın bir analizi niteliğindedir.
Alman hazırlıkları
Alman 6. Ordu'sunun komutasına yeni atanmış olan General Friedrich Paulus 30 Nisan'da Friderikus Harekâtı'na ilişkin emirleri çıkarmıştı.[23] Bu harekâtın operatif hedefi, Mart ve Nisan aylarındaki Sovyet taarruzları sırasında Harkiv'in güneyinde oluşan İzyum çıkıntısındaki Sovyet kuvvetlerini imha etmekti. Bu görev 30 Nisan'da gönderilen emirle 6. Ordu'ya verilmişti ve "olası başlangıç tarihi" 18 Mayıs olarak gösterilmekteydi.
OKW, Güney Ordular Grubu'nu takviye etme için büyük çaba harcamıştır. Güney Ordular Grubu, daha önce, Barbarossa Harekâtı sırasında Merkez Ordular Grubu Komutanı olan Mareşal Fedor von Bock emri altındadır. Hitler 5 Nisan 1941 günü, o yılın yaz genel taarruzlarının stratejisini belirleyen 41 Sayılı Emir'i çıkardı. Bu emre göre yaz genel taarruzlarının harekât bölgesi, cephenin güney kesimi olacaktı. Nisan sonu, Mayıs başı itibarıyla Güney Ordular Grubu'na bağlı tümenler tam kadrolarına, diğer cephelerden alınan kuvvetlerle ulaşacaktı. Yaz harekâtının stratejik hedeflerine yönelik genel taarruz, Mareşal von Manstein'in Kırım'ı emrindeki 11. Ordu ile kontrol altına almasından sonra (Sivastopol Kuşatması) başlatılacaktı. Esas hedef Kafkasya ve petrol sahaları, ikincil hedef ise Stalingrad kenti olarak belirlenmiştir.[10]
Harekât başlangıç tarihinin 18 Mayıs olarak belirlenmiş olması, 6. Ordu'nun tüm unsurlarının Nisan ayı içinde takviye edilmesini gerektirmektedir. Böyle olunca Sovyet planlarından habersiz olarak Alman ordusu da harekât bölgesinde geniş çaplı bir kuvvet toplamaya girişmekteydi. General Paulus 10 Mayıs'ta Friderikus Harekâtı taslak planının son şeklini sunduğunda bir Sovyet taarruzundan çekinmekteydi.[24] Dolayısıyla Sovyet taarruzuna kadar Mareşal Timoşenko karşısındaki Alman ordusu, Kafkasya yönündeki nihati taarruzu için tam anlamıyla hazırlanmıştı.[12]
Sovyet taarruzu
İlk aşama
Kızıl Ordu taarruzu 12 Mayıs 1942 günü sabahı saat 06.30'da, bir saatlik topçu hazırlık ateşi ile başladı. Hazırlık ateşinin son yirmi dakikası boyunca bombardımana, Alman mevzileri üzerine düzenlenen hava akınları da katılmıştır. Saat 07.30'da kara birlikleri ikili bir kıskaç hareketiyle Volçansk ve
Barvenkovo bölgelerinden taarruza geçtiler. Kızıl Ordu taarruzu Alman savunmasının sağlam bir direnmesiyle karşılaştı. Ancak kara birliklerinin taarruzlarıyla eşgüdümlü bir şekilde hava akınlarının ve topçu ateşinin savunma üzerine yoğunlaştırılmasıyla Alman savunması yavaş yavaş çöktü.[25] Çatışmalar öylesine şiddetli oldu ki Sovyet birliklerinin ikinci kademesi muharebeye girmek için oldukça ağır olarak ileri götürülebildi. Çatışmalar özellikle Nepokrytaia yakınlarında oldukça şiddetli geçmiştir. Bu kesimde Alman savunması üç bölgesel karşı taarruza girişmişti. Gün sonunda Kızıl Ordu taarruzu Alman savunmasında en derin kesimde 10 km.ye varan girme sağlamıştı. General Mokalenko'nun kayıtlarında harekât öncesi istihbarat ve keşif raporlarının yetersiz olduğu görülmektedir. Bölgedeki Alman kuvvetlerinin bir ihtiyat tümeni olduğu sanılırken ilerleyen Kızıl Ordu birlikleri karşısında iki Alman ihtiyat tümeni vardı.[26] Hatta muharebe sırasında ölen bir Alman generalinin ele geçen günlüğünden anlaşılmaktadır ki, Alman komutanlığı, bölgede bir Sovyet taarruz hazırlığından çok muhtemeldir ki önceden haberdardı.[27]
Mareşal von Bock, hava desteği olmadan karşı taarruza geçmemesi yönünden General Paulus'u uyarmıştı. Birkaç Sovyet tank tugayı, General Walther Heitz'in 8. Kolordusu hatlarını Harkov'a 19 km. mesafede Volçansk civarında yardığında bu konu yeniden gündeme geldi. Bu durum Alman kuvvetleri açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktaydı.[28]
Başlangıçtaki başarılar
İlk 72 saatin şiddetli yağış ve çamur içinde geçen çatışmalarında Alman 6. Ordusu, 16 taburu imha edilecek ölçüde hırpalanmıştır. General Paulus yine de bölgesel karşı taarruzlara girişiyorsa da esas itibarıyla savunmada kalmaktadır.[29] 14 Mayıs itibarıyla Kızıl Ordu bazı kesin kazanımlar elde etmiş olsa da Alman taarruzlarıyla ciddi kayıplara uğramışlardı ve bazı hırpalanmış Sovyet tümenleri bu saldırılar karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştı. Sadece ihtiyatta tutulan Sovyet tankları Alman karşı taarruzlarını durdurmayı başarabilmişti. Mareşal Timoşenko'nun hayal kırıklığı, Alman tank kayıplarının çok düşük olmasıydı. Örneğin 3. Panzer Tümeni ve 23. Panzer Tümeni tank kayıpları 35-70 arası tahmin ediliyordu.[30] Alman yakın hava desteği de Sovyet birliklerine kayıplar verdirdi. Örneğin 38. Ordu bu yüzden savunmaya çekilmiştir. Alman birlikleri 14 Mayıs'ta kuzeyde Sovyet mevzilerine bölgesel taarruzlarla yüklenmeye devam ettiler. Sonunda Luftwaffe Harkov civarında hava hakimiyetini ele geçirmişti. Mareşal Timoşenko kendi hava unsurlarını, kara birliklerini desteklemekten çekip Alman 4. Hava Filosu'nu karşılamak için ileri sürmek zorunda kaldı. Yine de Sovyet birlikleri ilerleme sağladılar. Ancak direnmenin sürmesi ve özellikle sürekli olarak ağır hava akınlarıyla birlikte yapılan bölgesel karşı taarruzlar nedeniyle Sovyet taarruzunun gücü tükendi. Gün sonunda 28. Ordu Alman mevzilerine karşı taarruzunu daha fazla sürdüremedi.[30]
Sovyet güney kıskacı ise kuzeydeki hücum grupları kadar ağır kayıplara uğramamıştır. Aslında muharebenin ilk üç gününde Alman mevzilerinde derin bir girme yaparak çok parlak bir başarıya ulaşmışlardı.[31] Güneydeki muharebeler de şiddetli çatışmalara sahne olduğu halde Sovyet birlikleri, bazı Macar birlikleri ile birkaç Alman taburunu bozguna uğratmıştı. Güneydeki hücum gruplarının elde ettikleri başarı, kuzeyde erken bir girme sağlanmasıyla buradaki kuvvetlerin daha önce Alman ihtiyat gruplarıyla çatışmaya girmelerine de bağlıdır. Bu yüzden Alman Komutanlığı güneydeki birliklerine takviye gönderemedi. Hitler 14 Mayıs'ta General von Kleist'e, emrindeki 1. Panzer Ordusu ile cüretli bir karşı taarruzla inisiyatifi ele geçirmesini ve Friderikus Harekâtı'nın başlatılması için gereken girişimin yapılmasını emretti.[29]
Taarruzun ikinci aşaması
Kuzeyde 15 Mayıs ve 16 Mayıs tarihlerinde Sovyet taarruzu yenilendi. Bu saldırılar da savaşın ilk üç gününe benzer bir direnmeyle karşılaştı. Alman savunma hatları Kızıl Ordu saldırılarını durdurmaya devam etti. Sovyet komutanlığının muharebeden beklediği sonucu elde edememesinde bir neden de ağır topçunun yetersiz olmasıydı. Bu durum güçlü tahkimatların alınmasına olanak yaratamadı. Bunun en iyi örneklerinden biri Ternovaia savunmasındaki Alman birliğinin teslim olmayı kesin olarak reddetmesidir.[32] Savaş o denli şiddetliydi ki kuzeyde gün içinde ortalama 5 km.'lik bir ilerlemeden sonra taarruz durdu. Ertesi gün girişilen bir soyvet taarruzun gelişmesi, Alman tanklarının karşı taarruzlarıyla büyük ölçüde engellendi. Yorgun Kızıl Ordu tümenleri Alman karşı taarruzlarında ancak mevzilerini tutabildiler. Ancak güneyde taarruz, Alman uçaklarının daha yoğun akınlarına uğrasa da muharebenin daha önceki günleri gibi başarı elde etti.[33] Diğer taraftan Alman kuvvetleri her iki kesimde de gün boyu tespit muharebeleriyle durumu kurtardılar. Sovyet taarruz yoğunlaşmalarına yönelen dar hedefli karşı taarruzlarla, güneyden kesintisiz ulaşan takviyelerle ve Krım'dan gönderilen uçak gruplarıyla günü atlattılar. Öte yandan Barvenkovo Nehri'ni başarıyla geçen Sovyet 150. Piyade Tümeni'nin hareketi kararlı bir biçimde sürdürmemesi, güneydeki hücum gruplarının başarılarının genişletilememesinde önemli bir etken oldu.[34]
1. Panzer Ordusu karşı taarruzları
General von Kleist'in 3. Panzer Kolordusu'nun ve 44. Kolordu'nun 17 Mayıs'ta Barvenkovo köprübaşına güneyden, Aleksandrovka üzerinden geliştirdikleri başarılı bir karşı taarruz, inisiyatifin Alman komutanlığına geçmesini sağladı. Von Kleist, güçlü bir hava desteğiyle Sovyet mevzilerini yarmayı başardı ve taarruzun ilk gününde 10 km. kadar ilerleme sağladı. Birçok Sovyet birliği gece dinlendirilmek üzere cephe gerisine alınırken yedekteki birlikler incelmiş cephe hattını takviye etmek için ileri gönderildi. Aynı gün Mareşal Timoşenko günlük olarak gelişmeleri Moskova'ya rapor etti ve takviye kuvvetler istedi. Mareşal Vasilevski'nin genel bir geri çekilme için onay alma girişimleri Stalin tarafından geri çevrildi.[35] Durumun kötüleşmesi üzerine 18 Mayıs'ta Stavka bir kez daha taarruzu durdurmayı ve 9. Ordu'nun çıkıntıdan geri çekilmesini önerdi. Timoşenko ve Kruşçev, Alman Kramotorsk grubunun yarattığı tehlikenin abartıldığını ileri sürdüler. Stalin, geri çekilmeyi yeniden reddetti.[36]
General Paulus 19 Mayıs'ta Mareşal Bock'dan bir emir aldı. Emirde, zaten Merefa üzerinden girintinin kuzey yönünde başlatmış olduğu taarruz emredilmektedir. Taarruz, İzyum çıkıntısındaki Sovyet kuvvetlerinin kuşatılmasını amaçlamaktadır. Ancak o zaman Stalin General Jukov'a taarruzu durdurmak ve Alman kanat kuvvetlerini savuşturmak için izin verdi. Ancak bu önlem artık gecikmiş bir önlemdir.[36] Alman kuvvetleri Sovyet savunma mevzileri karşısında hızla büyük bir başarı kazandılar ve 20 Mayıs'ta geriden yanaşmaya başladılar. Aynı gün yeni Alman tümenleri savaşa sürüldü. Birkaç Sovyet tümeninin yenilgiye uğratılmasıyla ileri hareket hızlandı. Mareşal Timoşenko, Sovyet birlikleri başarıyla kendilerini toparlamalarına karşın çıkıntıdaki ordulara 23 Mayıs gün sonunda geri çekilme emri verdi. Diğer taraftan 9. Ordu ve 57. Ordu ile 23 Mayıs'ta bir taarruz hazırlığı içindeydi. Alman birliklerinin ilerlemesini önlemek için Sovyet birlikleri gözü kara çabalara giriştiler ve birkaç kuşatılmış birliği kurtarmak için bölgesel karşı taarruzlar denediler. Ama bunların çoğu başarısız oldu. Harkov civarındaki Sovyet birlikleri 24 Mayıs'ta Alman kuvvetlerince kuşatıldı. Birkaç Alman tümeni daha muharebeye sürülmüş, Sovyet birliklerinin kanatlarına baskı yapılmış ve dağılmaya zorlanmıştı.[36]
Sovyet kuvvetlerinin kuşatılması
İlk büyük çaplı kuşatmayı yarma hareketi hemen ertesi gün, 25 Mayıs'ta görüldü. Alman General Karl Hubert Lanz, anılarında topluca yapılan dehşet verici saldırıları anlatmıştır. Hayatta kalan Kızıl Ordu askerleri 26 Mayıs'ta kabaca 15 kilometrekarelik bir alana sıkışmak zorunda kaldılar. Sovyet birliklerinin Alman çemberini doğu yönünde yarma girişimleri, inatçı savunma manevraları ve Luftwaffe akınlarıyla durduruldu. Mareşal Timoşenko, Alman kuşatmasının aşılamayacağının anlaşılması karşısında 28 Mayıs'ta tüm bu harekâtların durudurulmasına karar verdi. Oysa kuşatmayı yarma taarruzları 30 Mayıs'a kadar devam etmiştir. Bununla birlikte kuşatılan Sovyet askerlerinden ancak onda biri "Barvenkovo fare kapanı"ndan çıkabilmeyi başarmıştır.[28] Beevor tutsak olarak Sovyet kayıplarını 240 bin olarak vermektedir.[28] Glantz ise ölü ve tutsak olarak 207 bin rakamını vermiştir.[13] Her iki tarihçi de Alman kayıpları konusunda hemfikirdir, ölü, yarılı ve kayıp olarak 20 bin civarında.[37] Kayıplar her ne olursa, Harkov taarruzu Kızıl Ordu açısından büyük bir yenilgi olmuştur. Dolayısıyla Kızıl Ordu'nun 1941-1942 Kış Karşı Taarruzları'nun sonunu teşkil etmektedir. Bahar aylarında daha küçük çapta taarruzlar gündemde olacaktır.
Devamı
Birçok tarihçi İkinci Harkov Muharebesi'ndeki Sovyet yenilgisinin altında yatan nedenleri kesin olarak saptamaya çalışmıştır. Bazı Sovyet generalleri Stavka ve Stalin'i yetersizlikle suçlamakta, Wehrmacht'ın Doğu Cephesi'ndeki 1941 - 1942 Sovyet karşı taarruzlarındaki yenilgilerden sonra, 1942 baharında sergilemiş olduğu askerî gücünü takdir etmektedirler. Jukov anılarında, bu harekâtın başarısızlığının rahatlıkla öngörülebilir olduğunu anlatmaktadır. O'na göre harekât, taarruzdan itibaren son derece acemice yürütülmüştü, dahası İzyum çıkıntısının sol kanadında ortaya çıkan Alman karşı taarruz riski, bir harita üzerinde bile açıkça görülebilmekteydi.[38] Yine Jukov'a göre Sovyet ağır yenilgisinin ana nedeni Stalin tarafından yapılan hatalarda yatmaktadır. Stalin, güneybatı kesimindeki Alman ordularından gelebilecek tehlikeyi değerlendirememiş ve bu bölgeden gelebilecek olası bir Alman saldırısını karşılamak için mevcut stratejik ihtiyatlarını bu kesime kaydırmamıştır. Gerçekte Stalin, Genelkurmay Başkanı Jukov'un güneybatı kesiminde Alman taarruzunu göğüsleyebilmek için Sovyet kuvvetlerinin güneybatı yaklaşımını örtecek güçlü bir savunma oluşturma yönündeki önerisini geri çevirmişti.[38]
Ayrıca daha alt kademedeki generaller (özellikle Güneybatı Cephesi generalleri) tıpkı rakibinin gücünü küçümseyen Alman generaller gibi, önceki dönemlerin başarılarını devam ettirmek istiyorlardı.[39] Oysa Sovyet kış karşı taarruzları Wehrmacht'ı yıpratmıştı ancak imha edememişti. General Kirill Moskalenko'nun sıradan bir askerin aktardığı sözündeki gibi, "Bu faşistler kış uykularından sonra uyanacaklar."[40] Stalin'in yakın zamanda silah altına alınmış, bu yüzden yetersiz donanımlı ve yetersiz eğitimli birlikleri harekâtlarda kullanma eğilimi, hem Kızıl Ordu'nun muharebe kapasitesini, hem de Wehrmacht'ın savunmadaki ve karşı taarruz geliştirmekteki yeteneklerini yanlış değerlendirmiş olmasına dayanmaktadır.[41] Wehrmacht bu konudaki kapasitesini, Stalingrad'ın kuşatılmasına varacak olan Alman Mavi Durum'nda açıkça ortaya koyacaktı. Her ne kadar Wehrmacht, Stalingrad Muharebesi sonunda büyük bir yıkıma uğramış olsa da.
Her şeye rağmen Birinci Harkov Muharebesi, Sovyet kuvvetlerinin başarılı bir taarruz yürütmedeki yeterliliğini ortaya koymuştur. Bu muharebe, Alman yaz taarruzlarını önlemeye yönelik ilk geniş çaplı Sovyet girişimlerinden biri olarak görülebilir. Bu girişim, izleyen aylarda Stavka tarafından planlanan ve yürütülen Mars Harekâtı, Uranüs Harekâtı ve Satürn Harekâtı gibi genel taarruzlarla devam ettirildi. Bu üç harekâttan sadece son ikisi kesin sonuçlu bir zafere ulaşabilmişti. Kızıl Ordu da savaşı kendi lehine çevirebilecek yeterliliğe yaklaşmaktadır. Bu gelişme, Kızıl Ordu'yu 1943 Temmuz'undaki Kursk Muharebesi'nde stratejik inisiyatifi ele geçirmeye götürmüştür. İkinci Harkov Muharebesi'nin Stalin üzerindeki bir etkisi, gerçekte olumlu bir etki olmuştur, kumandanlarına ve kurmay subaylarında daha fazla güvenmeye başlamıştı.[42] 1937 yılındaki Büyük Temizlik'te üst rütbeli pek çok subayını tasfiye eden Stalin, 1941 yılındaki askeri öngörü eksikliğiyle savaşa hazırlıksız yakalanması ve 1942 yılında Alman askerî gücünü hafife alma hatasıyla büyük güçlükler yaşadı. Tüm bunların sonunda subaylarına tamamiyle güvenmeye başladı.[43] Diğer yanda Hitler'in subaylarına güveni giderek azaldı ve nihayetinde Franz Halder'i dahi 1942 Eylül ayında Genelkurmay Başkanlığı görevinden azletti.
Kızıl Ordu'nun savaş öncesinde, savaşın kendi bağlamı içinde uygun taarruz tertiplenmesindeki başarısızlığı ve Alman istihbaratının Sovyet hareketlerine ilişkin bilgi edinmedeki başarısı, muharebenin sonucu yönünden önemli ölçüde etkili olmuştur. Kuzeyde Kızıl Ordu birliklerinin zayıf muharebe etkinliği ve aynı derecede Stavka'nın, cephe karargahlarının zayıf istihbarat hazırlığı, taarruzu başarısızlığa sürükledi. Yine de zayıf muharebe etkinliğine karşın bu muharebede Kızıl Ordu, taktik uygulamalarda, ilk zamanlar yetkin olmasa da en nihayetinde savaşı kazanmaya götürecek bir gelişme göstermiştir.
Tüm bunlara karşın, II. Harkov Muharebesi'nde Kızıl Ordu'nun uğradığı kayıplar, savaşın yakın geleceği yönünden büyük bir sorun yaratmıştı. Öyle ki Alman 1942 yaz genel taarruzu Mavi Durum'yla başladığında Kızıl Ordu elinde doğru dürüst ihtiyat kuvveti bulunmamaktaydı.[44] Sonuçta yarılan cephe ihtiyatlarla tıkanamamış ve Wehrmacht Kızıl Ordu'yu Stalingrad önlerine kadar süpürmüştü.
^David M. Glantz, The Battle for Leningrad: 1941-1944. Sh: 149, 150. (Despite the title of the book the relevant source does explicitly mention that this applied to the entire front as a whole).