Başlığın diğer anlamları için
Sınıf sayfasına bakınız.
Sınıf bilinci, siyasal ve toplumsal bir öğreti olarak Marksizm'de kilit kavramlardan birisidir. Bunun ardında hem bir sınıf teorisi hem bir İdeoloji teorisi ve hem de bir Tarih perspektifi söz konusu edilmektedir.
Marksist teori de sınıf tanımlaması, öncelikle, ortak konumlara sahip belirli toplumsal tabakaları ifade etmek için kullanılır. Bunun ötesinde bu sınıfların siyasal ve toplumsal aktörler olarak ele alınması söz konusudur. Buna bağlı olarak sınıfı, üretim ilişkilerindeki konumlarına bağlı olarak bir araya gelen bireylerin oluşturduğu toplumsal bir gerçeklik olarak tanımlamak gerek. Bu sınıflar sosyal tabaka olmalarının yanı sıra çatışma grupları olarak da değerlendirilmelidir. Marksist teori, toplumun gelişmesini ve tarihin ilerleyişini, sınıf mücadelesi; yani diyalektik yöntemle açıklar. Sınıfların ortaya çıkışından itibaren, tarih sınıf mücadeleleri tarihi olduğu gibi, devlette belli bir sınıfın egemenlik ve baskı aracından başka bir şey değildir.
Sınıf bilinci bu noktada, genel anlamda, aynı sınıfa mensup bireylerinin paylaştığı ortak çıkar ve hedeflerle ilgili olarak bilinç durumunu ifade etmektedir. Ancak Marksist teori de bu bilinç durumu bireylerin kendisiyle ilgili bir mesele olmaktan çıkarılır; sınıfın dogrudan maddi üretim yapısındaki konumuyla ilişkili olarak sahip olduğu ya da olacağı bilinç durumunu ifade etmek için kullanılır. Bu yönde bir sınıf bilinci teorisinin Georg Lukács tarafından belirgin bir şekilde geliştirildiği görülür.
Lukacs, proletaryanın sınıf bilinci ile burjuvazinin sınıf bilinci arasında temel bir ayrım yapar ve bu ayrımın söz konusu sınıfların maddi üretim yapısındaki konumlarından ileri geldiğini belirtir. Burjuva sınıf bilinci, parçalanmış ve bütünlükten uzak bir bilinç iken, buna karşı proletaryanın bilinci gerçekliği bütünsel olarak kavramaya olanaklıdır. Proletarya bu bütünsel bilinci sayesindedir ki tarihin öznesi olabilmektedir.
Bunların ötesinde Marksist sınıf bilinci kavramlaştırmasının, bilinç sorununu aynı zamanda sınıfsal temelli bir sorun olarak ele aldığını, bu bilinç'in esas olarak toplumsal bilinç biçimi olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve çatışan sınıflar arasındaki kategorik bilinç ayrımlarını dile getirdiğini belirtmek gerek.