Proton tedavisi, kanser gibi belirli hastalıkların tedavisinde kullanılan ileri bir radyoterapi yöntemidir. Bu tedavi, geleneksel X-ışını tedavilerine kıyasla sağlıklı dokulara daha az zarar vererek, tümörlere daha hassas bir şekilde enerji iletir. Protonlar, atomların çekirdeğinde bulunan pozitif yüklü parçacıklardır. Proton tedavisinde, bu parçacıklar yüksek hızda ivmelendirilerek hastalıklı bölgeye yönlendirilir.[1]
Nasıl çalışır
Siklotron adı verilen cihaz sayesinde proton parçacıkları hızlandırılır ve enerji kazandırılır. Yüksek enerjiye ulaştıkları zaman cihazdan fırlatılır ve işlem öncesi belirlenmiş tümör bölgesine gönderilir. Proton parçacıkları, tümör hücrelerini yok etme enerjilerini, doku içinde belirlenen derinlikte yayarlar. Bu derinlik, hastanın durumuna, tümörün yerleşim yerine ve büyüklüğüne bağlı olarak işlem öncesi belirlenir ve ayarlanabilir.[2]
Proton tedavisinin en önemli özelliği, proton parçacıklarının enerji salınımını “Bragg Peak”[3] adı verilen bir noktada yoğunlaştırabilmesidir. Protonlar, vücuda girdikten sonra düşük enerji ile hareket eder, ancak belirli bir derinliğe ulaştıklarında enerjilerini maksimum düzeyde salarak etkili bir tedavi sağlarlar. Bu sayede, kanserli dokular hedeflenirken çevresindeki sağlıklı hücreler daha az etkilenir. Bu özellik, proton tedavisini özellikle beyin, göz ve omurga gibi hassas bölgelerdeki tümörler için ideal hale getirir.[4]
Uygulama alanları
Proton tedavisinin en sık kullanıldığı alan çocukluk çağı tümörleridir. Çocukluk çağı tümörlü hastalarda sağkalım ve uzun yaşam beklentileri erişkinlere göre çok daha yüksektir. Gelişme çağındaki bu hastalarda radyoterapiye bağlı görülebilecek yan etkiler ve ikincil kanserler daha fazla önem kazanmaktadır. Foton tedavisinde ışınlama alanı dışında kalan dokuların aldığı düşük dozlar nedeniyle nadir görülebilen ikincil kanser riski mevcuttur. Proton tedavisinin fiziksel özellikleri nedeniyle bu risk minimum düzeye inmektedir. Bu özellikleri nedeniyle proton tedavisi medulloblastom, beyin sapı tümörü, rabdomyosarkom, retinoblastom gibi tümörlerin tedavisinde daha fazla tercih edilmektedir.[5]
Erişkinlerde ise çok çeşitli tümörde çalışmalar sürmekte olup, cerrahisi zor olan ve beyin sapı ve omuriliğe yakınlığı nedeniyle foton ışınları ile yüksek dozda radyoterapinin verilemediği, kafa tabanı yerleşimli kordomalar ve kondrosarkomların ışınlanmasında proton tedavisi avantaj sağlamaktadır. Baş-boyun tümörleri, akciğer, beyin, pankreas, prostat ve diğer bazı tümörlerde de proton tedavisi sınırlı düzeyde ve seçilmiş olgularda kullanılmaktadır.[6]
Proton tedavisi, ikinci defa aynı bölgenin ışınlanmasını gerektiren durumlarda da çevre dokuları ve organları koruma özelliği ile önemli bir avantaj sağlamaktadır.[7][8]
Dünya geneli
Proton tedavisinin kökenleri 1946 yılına dayanır. İlk proton tedavi merkezi, 1974'te Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) kurulmuştur. Bu merkez, tedavi sırasında hastaların proton ışınları ile hedeflenmesi için bilgisayarla desteklenmiş sistemler kullanmıştır. Bunun yanı sıra, proton tedavisi uygulamalarında kullanılan "intensite modüleli proton tedavisi" (IMPT) teknolojisi, 1990'ların sonlarına doğru geliştirilmiştir. Bu teknoloji, proton ışınlarının daha iyi bir şekilde yönlendirilmesine ve tümörlerin hassas şekilde hedeflenmesine olanak tanımaktadır.[9]
Proton tedavisinin yaygınlığı, ülkelere göre büyük farklılıklar göstermektedir. Örneğin, Japonya, proton tedavisinde öncü bir ülkedir ve 1994'ten bu yana çeşitli hastanelerinde bu tedavi yöntemini uygulamaktadır. Japonya, proton tedavisinin yaygınlığında dünya lideridir ve ülke genelinde 10'dan fazla proton tedavi merkezi bulunmaktadır.[10]
ABD, en fazla proton tedavi merkezine sahiptir; ABD'de 2013'te 11 adet olan proton tedavi merkezi sayısı 2017'de 28'e çıktı. Buna ek olarak, 23 tanesi daha yapım ya da geliştirme aşamasındadır.[11][12]
Buna karşın, birçok gelişmekte olan ülkede yalnızca birkaç merkez bulunmakta ve bu merkezler genellikle büyük şehirlerde yoğunlaşmaktadır. Örneğin, Hindistan'da proton tedavisi uygulayan merkezler sınırlıdır ve maliyet nedeniyle birçok hasta bu tedaviye erişim sağlayamamaktadır.
Kâr amacı gütmeyen bir organizasyon olan Parçacık Terapisi Kooperatif Grubu'na (Particle Therapy Co-operative Group) göre, dünya genelinde aktif çalışan 63 proton terapi tesisi vardır; bunların dışında 32 adet tesis şu an yapım ve 16 tanesi de planlama aşamasındadır. Arjantin'in ve Avustralya'nın kısa bir süre sonra kadroya eklenmesiyle, sonunda Antarktika dışındaki her kıtada proton merkezleri olacak.[13]
Kanada, proton tedavisi kapasitesini genişletmeye çok fazla ilgi göstermemektedir. Kanada'nın dikkat çeken bir araştırma merkezi olan Vancouver, British Columbia'da (BC) bulunan tek bir proton tedavi tesisi vardır. Kanada'nın bu parçacık hızlandırıcı merkezi, uluslararası düzeyde lider bir atom altı fizik tesisidir. Çok sınırlı bir kapasitede, hastalar burada proton tedavisi almaktadır; ancak yılda sadece 10 hasta tedavi edilmektedir.
1995'ten beri Kanada'da aktif çalışan bu merkezde sadece, gözün arkasında bulunan koroidal melanomlu (cilt kanseri malign melanomun bir çeşidi) hastalar tedavi edilmektedir. Kanada'da yılda 40'a yakın koroidal melanomlu hasta tanı almaktadır ve bunların 30 kadarı bir diğer radyoterapi olan brakiterapi (içten radyoterapi) ile tedavi edilirken, tümörü büyük veya göz sinirine bası gibi kritik durumda olanlar ise proton tedavisine yönlendirilmektedir.[7]