Her iki böbreği etkileyen, sayıları ve büyüklükleri giderek artarak böbrek dokusunun işlevlerini bozan ve zamanla böbrek yetmezliği bulgularının ortaya çıkabildiği kalıtsal bir hastalıktır.[3][4] Olguların çoğunda böbreğin temel yapısını oluşturan nefronların küçük bir bölümü etkilenir; bu nedenle, klinik belirtiler 30’lu yaşlardan sonra ortaya çıkar. Otosomal dominant yolla aktarılan hastalıkta etkilenen genler 16p13.3 kromozomu üzerindeki PKD1 geni (%85) ve 4g21 üzerindeki PKD2 (%15) genidir.[5][6] PKD1 genindeki mutasyonla ortaya çıkan hastalıkta tablo daha ağır seyreder.[6][7]
Çıplak gözle incelenen böbrekler ileri derecede büyük ve ağırlaşmıştır. Yüzeylerinde kabarıklıklar oluşturan 1–4 cm çaplarında çok sayıda kistik oluşum vardır. Kistik boşluklar berrak, kahverengimsi ya da kanlı bir sıvıyla doludur. Mikroskopla yapılan incelemelerde, bazıları sırt sırta vermiş kistik boşluklar görülür. Kistlerin içyüzünde ince bir epitel döşeyebilir. Nefron sayısı azalsa da arada etkilenmemiş nefronlar vardır. Bowman boşlukları balonsu bir görünüm kazanmış glomerüllere ve geniş tubuluslara rastlanır. Bu yapılar arasında irili ufaklı kümeler oluşturan lenfositler bulunur. Enfeksiyonun eklendiği olgularda kistik boşluklarda ve aralarındaki bağ dokusunda nötrofil polimorlar saptanır.[3][8]
Böbrek bulguları ön planda olmakla birlikte başkaca önemli bulgulara da rastlanır: dalak, pankreas ve karaciğer kistleri, aort çıkışında anevrizma, beyin tabanındaki Willis poligonunu oluşturan arterlerde anevrizmalar, mitral kapak prolapsusu başlıcalarıdır. Hastalardaki hipertansiyon atakları sırasında Willis poligonundaki anevrizmalar yırtılarak beyin kanamalarına (subaraknoidal kanama) yol açabilir. Hipertansiyondan etkilenen kalpte “hipertansif kalp hastalığı” tablosu gelişebilir.[3][8][9]
Her iki böbreği etkileyen, erişkin tipine kıyasla seyrek görülen kalıtsal bir hastalıktır. Klinik belirtilerin ortaya çıkış zamanlarına göre alt grupları (yenidoğan tipi, bebek tipi, çocuk tipi) vardır. Yenidoğan tipi en sık görülenidir. Bebeğin yaşamının ilk aylarında böbrek yetmezliği bulguları saptanır. Otosomal resesif yolla aktarılan hastalıkta etkilenen gen 6p21-23 kromozomu üzerindeki PKHD1 genidir.[3][6]
Patoloji
Böbrekler büyük ancak yüzeyleri düzgündür. Kesit yapılarak incelendiğinde, korteks ve medullada, sünger görümünü oluşturan çok sayıda küçük kist bulunur. Mikroskopla yapılan incelemelerde, tubuluslarda silindirik ya da kese biçiminde genişlemeler saptanır. Böbrek bulgularına ek olarak karaciğerde fibrozis ve safra kanalları hücrelerinde çoğalmalar görülür. Bebeklik ve çocukluk çağına dek yaşayabilen hastalarda karaciğerdeki fibrozis yoğunlaşır (konjenital hepatik fibrozis).[3][8]
Kaynakça
^abWilson PD. Polycystic kidney disease. New England Journal of Medicine, 350:151-164, 2004
^abGardner KD Jr, Bernstein J. The Cystic Kidney. Kluwer Academic Publishers, Dordrecht,1990
^abcdefgKumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
^abGrantham JI: The pathogenesis, etiology and treatment of autosomal dominant polycystic kidney disease. American Journal of Kidney Disseases, 28:788-803, 1996
^Polycystic kidney disease: the complete structure of the PKD1 gene and its protein. The International Polycystic Kidney Disease Consortium. Cell, 81(2):289-298, 1995
^abcHateboer N, v Dijk MA, Bogdanova N, et al. Comparison of phenotypes of polycystic kidney disease types 1 and 2. European PKD1-PKD2 Study Group. Lancet, 353(9147):103-107, 1999
^Rossetti S, Burton S, Strmecki L, et al. The position of the polycystic kidney disease 1 (PKD1) gene mutation correlates with the severity of renal disease. Journal of American Society of Nephrology, 13(5):1230-1237, 2002