Kafkasya'nın Dağıstan bölgesinde doğdu, kesin doğum tarihi belirsizdir. Bununla birlikte akademisyenler yeteneklerinin ve yeterliliklerinin ilerleme seviyesini göz önünde bulundurarak doğum tarihini yaklaşık 1750 olarak tahmin etmektedirler.[1] Çocukken babası Mahmud Celaleddin ile birlikte İstanbul'a yerleşti.[2] Hattatlığa başladığında Celaleddin Efendi adını aldı.
Resmi eğitimine Ak Molla Ömer Efendi ve Hoca Râsim Efendi'nin talebesi olan Abdüllatif Efendi ile başladı. Ancak, üslup konusundaki anlaşmazlıkların ardından, bu eğitimi bıraktı ve büyük ölçüde kendi kendini yetiştirdi. Kendisini 17. yüzyılın büyük hattatı Hâfız Osman'ın eserlerinin analizine verdi.[2]
Celaleddin, Hâfız Osman'ın üslubunu kendi zevkine daha uygun bir üslupla uyarlamıştır. Güçlü ve kendinden emin sülüs ve nesih yorumları da geliştirdi. Celaleddin'in talebelerinden olan Sultan Abdülmecid, saray hattatlarını Celaleddin'in üslubunda eserler vermeye teşvik etmiştir. Ancak Celaleddin'in celî sülüs üslubu katı ve durağan olması nedeniyle kısa ömürlü olmuştur.[3]
Kariyeri boyunca birçok dua kitabı, murakka, hilye ve mükemmel kitabelere sahip levhalar üretti. Eyüp Sultan Camii İmareti ve Mihrişah Sultan Türbesi de dahil olmak üzere birçok anıtsal kitabe de çizmiştir.[4]
1829 yılında vefat ettiğinde İstanbul Boğazı'nda, İstavroz'da (Beylerbeyi'nin şu anki Abdullahağa mahallesi) oturuyordu ve Eyüp Sultan yakınlarındaki Şeyh Murad Tekkesi'ne defnedildi.[5] Eşi tarafından gömüldü.[6]