Karşı koyma, bilinçsiz ruhsal içeriklerin biliçli duruma getirilmesinden duyulan hoşnutsuzluk, dolayısıyla belirtilerin giderilmesine ve iyileşmeye karşı direniştir.
Biliçsiz karşı koyma, örneğin hekimin yeteneklerine ve psikanaliz kuramlarına karşı yöneltilen eleştiri, inatla susup sağaltım çalışmaları sırasında hekime yardımcı olmaya yanaşma vb. davranışlarla kendini açığa vurabilir. Amaç, nevrotik belirtilerin sağlanmış kararsız dengeyi ayakta tutan psişik özlerin analizini önlemektir. Dolayısıyla Freud, karşı koymanın psikanalizini tedavinin can alıcı noktalarından biri sayar, başlangıçta psikanalize gösterilen tepki ve düşmanlığı da söz konusu karşı koymayla açıklar.