İran Devrimi'nden sonra Ayetullah Humeyni'nin başında olduğu yeni kurulan teokratik hükûmet, diğer muhalif grupları teker teker tasfiye ederek, tüm siyasal gücü konsolide etmekteydi. Tasfiye edilemeye çalışılan gruplar arasında Halkın Mücahitleri Örgütü (HMÖ) gibi, İslami sosyalist örgütler de vardı. Ayetullah Ruhullah Humeyni HMÖ'yü "eklektik olmakla", "Batı hayranlığıyla", "münafıklıkla" ve "kafirlikle" suçluyordu.[4] Şubat 1980'de, Hizbullah militanları tarafından, HMÖ taraftarlarına ve diğer sol gruplara ait kitapçılara, toplantı mekanlarına vs. yoğun bir saldırı başlatıldı.[5] Bu saldırılar sonucunda İran solu yer altına çekildi. 1979'dan 1981'e kadar geçen dönemde, yüzlerce HMÖ üyesi öldürülmüş, 3,000 kadarı da tutulanmıştı.[6] Bu baskılar karşısında örgüt, İran'ın yeni yönetimini protesto etmek amacıyla, 20 Haziran 1980 tarihinde İslam bayrağı altında geniş katılımlı bir protesto mitingi düzenledi. Gösteriye sert şekilde müdahale edildi.
Olaylar
28 Haziran 1981'deki bu bombalama eylemi sonucunda, parti sekreteri ve Yargıtay Başkanı AyetullahMuhammed Beheşti, dört bakan (Sağlık, Ulaştırma, Telekomünikasyon ve Enerji bakanları) ve aralarında Muhammed Muntazeri'nin de bulunduğu 27 Meclis üyesi ve hükûmet ileri geleni hayatlarını kaybetti.[1][2][3]
Humeyni, saldırıdan HMÖ'yü sorumlu tuttu. BBC muhabiri Bakır Muin'e göre kamuoyunda, bombalamanın HMÖ tarafından yapıldığına dair yaygın bir kanı vardı.[7] Mücahitler, bombalamayla alakaları olduğuna dair iddiaları ne yalanladılar, ne de eylemi üstlendiler. Ancak eylemi, rejimin artan saldırganlığına karşı gerekli bir cevap olarak tanımladılar. Bombacının Muhammed Rıza Kolahi isimli genç bir öğrenci olduğu[8] ve ses mühendisi kılığında binaya girmeyi başardığı belirlendi.[9] Kimliği tespit edilmekle birlikte ele geçirilemedi[kaynak belirtilmeli]. Hiçbir kişi ya da kuruluş bombalama eyleminin sorumluluğunu üstlenmedi. Eylemin gerçek faili belirlenemeyince, çeşitli komplo teorileri ve spekülasyonlar ortaya atıldı. Bazıları bombalamayı iktidar partisindeki kliklerin çatışmasına bağlıyordu ki, gerçekten de parti içi hizipleşme bir müddet sonra İCP'nin sonunu getirdi ve partinin dağılmasına yol açtı.[10] Diğer bir komplo teorisine göre, böyle güçlü bir bomba, ancak başka bir devletin yardımı ile elde edilebilirdi ve bu eylem olsa olsa İsrail istihbarat teşkilatı Mossad desteğiyle yapılmıştı.[kaynak belirtilmeli]
Devletin ileri gelenlerine ve rejim yanlılarına karşı HMÖ tarafından yapılan suikast eylemleri sonraki birkaç yıl boyunca da devam etti. Ancak bu eylemler rejimi devirmek için yeterli olmayacaktı.[11] Bombalama eyleminden iki ay sonra, 30 Ağustos tarihinde düzenlenen başka bir bombalı saldırıda, Cumhurbaşkanı Muhammed Ali Recai ve Başbakan Muhammed Cevad Bahonar öldürüldü. Saldırının sorumlusunun, HMÖ militanı Mesud Kaşmiri olduğu belirlendi. Olay sonrası yapılan araştırmalarda, Kaşmiri'nin Humeyni ile birlikte tüm hükûmet üyelerini öldürmeye çok yaklaştığı anlaşılmıştı.[12] İki bombalama olayının arkasından da, HMÖ'ye ve diğer sol grup üyelerine karşı acımasız bir tutuklama ve infaz kampanyası başatıldı.[11]
Bombalama olayından sonra, Tahran'ın ana meydanı dahil birçok şehirde değişik kamu alanlarına “Haft-i Tir” adı verildi.[13]
Olayın önce ve sonrasındaki olayların kronolojik seyri