Cülus Arapça bir kelimedir ve "oturmak" anlamına gelir. Bir padişahın vefatı veya tahttan indirilmesi sonrasında yeni padişahın, tahta çıkma törenidir. Cülus, Babüssade önünde yapılan en önemli ve görkemli törendi. Taht ilk önce Babüssaade önüne çıkartılır. 2. avluda askerler, ulema ve devlet adamları olur. Taht kapının önüne çıktıktan sonra desturla padişah gelip kapının önündeki tahta oturur. Daha sonra devlet adamları kıdemlerine göre gelip padişahın eteğini öpüp padişaha bağlılığını bildirirler. İlk önce şeyhülislam huzura çıkar ancak edep ve gelenek icabı padişahın eteğini öpmez, yalnızca saltanatın devamı için dua eder. Şeyhülislamdan sonra veziriazam ve diğer vezirler, sonra kaptanıderya, defterdarlar, nişancılar, kazaskerler ve ulema padişahın eteğini öper, bağlılıklarını bildirirler. II. Mahmud'un cülusuyla beraber devlet adamları padişahın eteğini öpmez, yanına konulan bir örtüyü öperler. II. Abdülhamid ile beraber artık kimse padişahın eteğini öpmez, yakından veya uzaktan kişi kendisinin dört parmağını öpüp önce kalbine sonra alnına dokunup padişahı selamlarlar. Tören esnasında valide sultan veya haseki sultanlar adalet kulesinden töreni izlerler. Bu süre zarfında tören esnasında padişahın konuşması uygun değildir. Tören bittikten sonra Babüssaade'nin kapıları açılır ve padişah içeri girer. Böylece tahta çıkan kişi resmen padişah olur. Bu tören yapılmadan padişah olunamaz. Daha sonra tellallar bütün payitahtı sokak sokak gezip yeni padişahın tahta çıktığını halka bildirirler. Törenden sonra bütün vilayetlere yeni padişahın tahta çıktığı bildirilir ve ilk cuma namazında padişah adına hutbe okunur. Cülus merasiminin ardından kapıkulu askerlerine cülus bahşişi (cülusiye) dağıtılırdı.[1] İki türlüdür, biri belli ve kanunda belirtildiği gibi bir defaya mahsus olarak verilir, diğeri ise askerlerin ulufelerine zam suretiyle verilmiş olurdu. Tahta çıkan her padişahın; "Kullarımın bahşiş ve terakkileri makbulümdür, derhal verilsin" suretinde bir belgeyi onaylaması gerekiyordu.
Osmanlı tarihinde ilk defa cülus bahşişi, 1389 tarihinde Kosova'da padişah seçilen Yıldırım Bayezid tarafından kapıkullarına verilmiş ve bu usul, Vahdeddin'in cülusuna kadar devam etmiştir.
Cülus bahşişi verilmesi, Fatih Sultan Mehmet tarafından kanun haline getirilmiş, Yavuz Sultan Selim de cülus bahşişinde ödenecek paraları tespit etmiştir.
İlk zamanlar yeni padişahın bir iyiliği olarak dağıtılan bu bahşişler, ilerleyen dönemde devlet geleneği halini almış ve cülus bahşişi almak için padişah değiştirilmesini isteyen asker topluluğunun oluşması gibi sapmalar görülmüştür. I. Abdülhamid ve III. Selim' in cülusları savaş zamanına denk geldiği için bahşiş verilmemiştir[2]
Cülus Yolu
Fatih Sultan Mehmet'ten Vahdeddin'e kadar Osmanlı saltanat gelenekleri içinde padişahların tahta çıktıklarında kılıç kuşanıp ata bindikleri, cülus törenlerinin yapıldığı Eyüp Sultan Camii arkasındaki tarihi yoldur.[3] Bostan İskelesi Sokak olarak da bilinir. Yol üzerinde içerisinde bir imaretinde bulunduğu Mihrişah Valide Sultan Külliyesi yer almaktadır.