Bayrak daha sürprizli bir oyun galiba, özellikle kurgusal yapısı ve kullanılan dil bakımından. Dolayısıyla ‘Bayrak’ için absürd denebileceğini çok sanmıyorum. Ve umarım tiyatro binasından çıktıktan sonra hemen konuşmaya başlayabilecekleri ve gündelik hayata dönebilecekleri bir oyun olmaz... Beş dakika, hiç değilse beş dakika istiyorum...[2]
Bayrak'ın yazım sürecine ise bir yazısında böyle değinir yazar:
Yaklaşık beş yıl tamamen uzaklaştım tiyatrodan. Sonra bir gün, sebebini hatırlamıyorum, kaşlarımı çatıp alnımı kaşıdığımı hatırlıyorum, “Oltalar suyun altında karıştı” dedim durduk yerde içimden, sonra bir kâğıda yazdım bu cümleyi, arkası çorap söküğü gibi geldi, Bayrak oyununu yazdım.[3]
Yine 2009 senesinde oyun metnini içeren ve oyunun tanıtımını amaçlayan aynı isimli kitap Krek Yayın bünyesinde çıktı. Kitapta Okan Yalabık'ın prova sırasında çektiği fotoğraflar ve Mehmet Ulusel'in kitap için çizdiği desenler de yer alıyor.[4]
Konusu
Berkun Oya'nın, "Oyunun kaba hatlarıyla iletişimsizliğin bayrağını temsil ettiğini söyleyebiliriz" dediği,[5] iki perde ve beş tablodan oluşan oyunun konusu, aile içi sorunlar ve iletişimsizlik. Bu yüzden oyunda karşılıklı diyaloglar yok denecek kadar az. Oyunun konusu, tanıtımında "Bayrak, polisiye bir atmosferin sürprizli kurgusu içinde manevi terörü tartışıyor." diye özetlenmiştir. Oyuncu Okan Yalabık ise oyunun toplumda sık rastlanan klişe denebilecek bir içeriğe sahip olmasına şu şekilde değinir:
İnsanın tam da içinden geçen noktalara değiniyor. [...] ‘İletişimsizlik’, oyunun çekirdeğindeki kavram. Kişilerin iletişimsizliği dışında, insanın kendi iletişimsizliğine de değiniyoruz.[6]
Oyunda, bayrak kelimesi sadece bir yerde geçiyor ve iletişimsizliği temsil ediyor. Oyundaki hiçbir karakterin adı yok. Karakterler yaşlı bir anne-baba, iki oğulları, onların eşleri ve sevgilileridir. Oyunda işlenen cinayet de bu karakterler üzerinden anlatılır. Olaylar, bir köy evinin bahçesi ve bir apartman dairesi olmakla iki farklı mekanda geçiyor.
Oyun, Anne ve Baba'nın yaşadığı köy evinin bahçesinde geçen kısa bir film gösterimi ile başlıyor. Adam karısını öldürmüş ve buraya gömmek istemektedir. Her üçü cesedi buraya kadar getirecek olan Abi'yi beklemektedirler. Anne ve Baba karakterleri sadece prolog ve epilogda yer alıyor. Oyunda anlatım zamansal olarak tersden işliyor. Olaylar sondan başa doğru ilerliyor. Oyunun gidişatında 3 sene önce, 12 saat önce gibi zaman dilimleri kullanılır. Epilogun ardından açılan ilk perde apartman dairesinde başlıyor ve bu noktada 3 gün öncesine dönülür. Böylece seyirci, cinayetin işlenmesine kadarki olayları izliyor. İlk perdenin sonunda, Adam'ın karısını öldürdüğü zannedilse de ikinci perdede Kadın'ın sağ olduğu görülür. Böylece gizem oyunun sonuna kadar sürüyor. İkinci perde Abi ve Kadın'ın diyaloğu ile başlıyor. Bu perdede olaylar çozümlenmeye doğru gidiyor. Bu perdede oyuna dahil olan Abi karakteri, oyunun kilit karakteri olarak sunulur. Karısı tarafından terkedilen ve daha sonra kendisini içkiye veren Abi psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Seyirci Kadın'ı Adam'ın öldürdüğünü zannederken, asıl katilin de Abi olduğu ortaya çıkıyor. Abi aynı zamanda gitgide kendi karısının sevgilisi ile özdeşleştirdiği Aşık'ı da öldürmüştür. Kendisi ise cesedii gömmek için götürürken trafik kazasında hayatını kaybeder. Bir prolog film ile başlayan oyun, yine aynı üslupta sinemasal bir epilog ile bitiyor.
Sahnelenme bilgisi
İlk kez 11 Şubat 2009'da prömiyer yapan oyun,[2] Krek Tiyatro Topluluğu tarafından Garajistanbul'da sahnelmiştir. 16 Mayıs 2011'den itibaren ise Santralistanbul'da öncekinden farklı bir yaklaşımla yeniden sahnelenmeye başlandı. Bu sefer oyunun oyuncu kadrosunda da değişiklik yapıldı. Adam karakterini Ali Atay yerine Ozan Çelik, Aşık karakterini ise Bartu Küçükçağlayan yerine Ulaş Tuna Astepe canlandırdı. Sinemasal prolog ve epilog da bu versiyonda oyuna eklendi. Oyun bu kez alışılmışın dışında bir sahne tasarımıyla seyirci önüne çıktı. Sahneyi boydan başa kaplayan kocaman cam duvar, seyirciler ve sahne arasında bir set oluşturuyordu. Bu cam duvar sahne tasarımına doğallık katarken, seyircilerin de sesleri daha iyi kavramasını sağladı.[7]
Yeni sezonu 14 Kasım 2011'de açan oyun, 2011-2012 sezonu boyunca devam etti.[8]
2012 senesinde Theater an der Ruhr'un düzenlediği Szene Istanbul festivaline katılan oyun, 5 Şubat'ta festival kapsamında Mülheim'de sahnelendi.[9][10]
Karakterler
Adam (Ali Atay/Ozan Çelik) - Ailenin 30 yaşındaki küçük oğlu. Kendisine ihanet eden karısını öldürmüştür. Daha oyunun başında katil olduğunu itiraf ediyor.
Kadın (Canan Ergüder) - Kocasını sevmeyen ve onu aldatan kadın. Kocası tarafından öldürülür.
Abi (Okan Yalabık) - Ailenin büyük oğlu. Karısının tarafından başka biri için terkedilmiştir. Kendini içkiye veren Abi, son tabloda Kadın'ın aşığını giderek kendi karısının aşığı ile özdeşleştiriyor.
Anne (Ayten Uncuoğlu) - Oğlunun işlediği cinayetin saklanmasını istiyor.
Baba (Köksal Engür) - Oğluna yardım edip etmeyeceğine karar veremiyor.
2017-2018 sezonunda İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından yeniden sahnelemeye başlayan Bayrak, 1 Ekim'de Küçük Sahne'de prömiyer yapmıştır. Kubilay Karslıoğlu'nun rejisiyle sahnelenen oyunun oyuncu kadrosunda Ali İpin, Gönen Aykaç, Murat Sarı, Deniz Çom ve Uygar Özçelik gibi isimler yer alıyor.[11]