Antipsikotik ya da nöroleptik ilaçlar başta şizofreni olmak üzere psikozların tedavisinde kullanılan ilaçlardır.
Temelde psikotik belirtilerle giden ruhsal ve organik hastalıkların sağaltımında kullanılan moleküllerdir. Sınıfın ilk temsilcisi klorpromazinin bulunuşu psikiyatride önemli bir kilometre taşı olup, önemli sayıda kronik psikiyatri hastasının hastaneler dışında veya evde bakımlarını olanaklı hale getirmiştir. İlk nöroleptik 1950 yılında tesadüfen etkisi fark edilen klorpromazindir. Daha sonraki 55 yıl boyunca birçok nöroleptik sentezlenmiştir.
Başlıca kullanım alanları; Antipsikotikler şizofreni ve bipolar bozukluklar başta olmak üzere psikotik belirtilerin görüldüğü deliryum, psikotik depresyon gibi diğer durumlarda da tercih edilirler.
Sınıflama
Antipsikotikler önce bulunan klasik ve daha yeni geliştirilen atipik antipsikotikler olarak ikiye ayrılabilirler. Klozapinin bulunuşuyla ortaya çıkan atipik moleküller farklı reseptör afiniteleriyle farklı bir kuşağı temsil etmektedir.
Fenotiyazin ve butirofenonlar gibi eski nöroleptikler klasik nöroleptik veya ilk jenerasyon olarak bilinir. Bu grubunun temel etki mekanizması dopaminerjik D2 reseptör blokajıdır.[1]
Atipik (yeni) ve tipik (klasik) olmak üzere iki jenerasyon vardır. Klasik nöroleptikler şizofreninin pozitif semptomlarına (deliryum, halüsinasyon) daha etkilidir. Atipik nöroleptikler ise, klasik nöroleptiklere cevap vermeyen negatif semptomların (hislerin küntleşmesi, sosyal geri çekilme) giderilmesinde etkilidir.
Uzun süre kullanımlarında çeşitli yan etkilere sebep olabilirler. Yan etki profillerinin göreceli daha avantajlı olmasıyla atipiklerin klinik kullanımları gittikçe daha da yaygınlaşmaktadır. Atipik antipsikotikler: klozapin, risperidon, olanzapin, ketiapin, amisülprid, ziprasidon, aripiprazol.
Kullanım alanları
Şizofreni tedavisinde kullanılırlar. Klasik antipsikotikler maliyetleri ve doktorların tecrübesi açısından günümüzde de tercih edilmeye devam etse de şizofrenin negatif semptomlarına yeni nesil nöroleptikler kadar etkili değildir.
Antipsikotiklerin bir başka kullanımı manik bozukluklarda akut manik dönemlerde, mani dönemlerine karşı profilaktik olarak, hatta bazıları (örneğin ketyapin, olanzapin) bipolar bozuklukta depresif dönem için kullanılmaktadır.[2]
Antipsikotiklerden bazıları da H1 reseptörüne bloke edici özelliği sebebiyle antiemetik olarak da kullanılmaktadır.
Etki mekanizması ve yan etkileri
Antipsikotiklerin temel etki mekanizması dopamin reseptör antagonizmasıdır. Bu yolla pozitif semptomları azaltırlar. Yine bu yolla istenmeyen ekstrapiramidal semptomlara yol açabilirler.
Bunun yanında özellikle yeni nesil antipsikotiklerin etkisi genellikle serotonerjik 5-HT2a reseptörüne inhibisyon şeklindedir. Bundan dolayı ekstrapiramidal semptomlar daha az görülür.
Özellikle klasik antipsikotiklerde geri döndürülebilir ekstrapiramidal semptomlar görülebilir. Bunun yanında tardif diskinezi, postüral hipotansiyonla ağız kuruluğu gibi otonom sinir sistemi semptomları, hiperprolaktinemi ve amenore gibi endokrin etkiler, sedasyon yapabilir.
Nöroleptik Malign Sendrom, antipsikotik ilaçlara karşı dozdan bağımsız bir reaksiyon olarak kendini gösterebilir. Sendrom klinik olarak hipertermi, kaslarda rijidite, bilinç bozukluğu gibi semptomlara sebep olur. Tedavisinde dantrolen kullanılır.[3]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Trevor, A. J., Katzung, B. G., & Knuidering-Hall, M. (2018). Katzung & Trevor’s Pharmacology Examination and Board Review,12th Edition (12th ed.). McGraw-Hill Education / Medical. pp 242–244