Türkiye, 1958 yılında AET'nin kurulmasından sonra, Temmuz 1959'da bu topluluğa üyelik için başvurmuştu. Başvuruyu değerlendiren AET, müzakereler için ortak komisyon kurulması kararını almıştı. Bu müzakereler 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanan anlaşma ile sonuçlandı.[1]
Anlaşma
Anlaşma, 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara'da imzalandı.[2] Anlaşma, Türkiye'nin AET tam üyeliğini güvence altına almaya yardımcı bir Gümrük Birliği oluşturma yönünde üç aşamalı bir süreci başlattı. Süreç sonunda Gümrük Birliği'nin kurulmasından sonra AET, gerekli gördüğü ekonomi ve ticaret politikasının entegrasyonunu başlayacaktı.
Anlaşma ile kurulan bir Ortaklık Konseyi, sürecin gelişimini ve alınan kararları kontrol eder.
1970 yılında Türkiye ve AET, Anlaşma'nın Ek Protokolü'nü kabul etti.[3]
Anlaşmaya göre AET, 1963-1970 arasındaki dönemde 175 milyonluk krediler de dahil olmak üzere Türkiye'ye mali yardım sağlayacaktı. Sonuçlar karışık; AET'nin Türkiye ithalatındaki payı döneminde önemli ölçüde arttı, ancak tarife kotaları şeklinde Türkiye'ye verilen AET ticaret imtiyazları daha az etkili oldu.[4]
Anlaşma kapsamında Bireysel haklar
Anlaşma, iç pazara ilişkin tüm AET politikalarıyla neredeyse uyum da dahil olmak üzere, işçi, kuruluş ve hizmetlerin serbest dolaşımını istedi.[5] Ancak anlaşma, siyasi pozisyonlara Türkiye'yi dışladı ve bir anlaşmazlık durumunda çözüm için Avrupa Adalet Divanı'na da başvurulmasını engelledi.
Anlaşma, Ek Protokol ve Ortaklık Konseyi Kararları ile birlikte AET hukukunun bir parçasıdır. Avrupa Adalet Divanı, AET üye devletlerine saygı ve AET yasaları gereğince Türk vatandaşlarına ve işletmelere özgü haklar vermeye karar verdi.
Ankara Anlaşması kapsamında ilgili şartları sağlayabilen Türk Vatandaşları bu vize kapsamında oturum hakkı için başvurabilirler: İngiltere'de yeni bir iş kurmak veya İngiltere'de mevcut bir işletmeyi yönetmek istenmeli ve uygulanabilir bir işletme kurma konusunda gerçek bir niyet sahibi olunmalıdır. İşi kurmak için yeterli sermaye getirilmeli ve işletmeyi yönetme maliyetlerinden kendi payına düşeni ödeyebilmelidirler. Kar payı, başka bir işe ihtiyaç duymadan kişiyi ve ailesini desteklemesi için yeterli olmalıdır.