Alerjen

Taramalı Elektron Mikroskobu'nda çeşitli polenlerin görünüşü. Polenler en bilinen alerjenlerdendir [kaynak belirtilmeli].

Alerjenler; yenildiği, solunduğu ya da dokunulduğu takdirde, vücutta immün sistem tarafından antijeni tanınarak, alerjik tepkiye sebep olup, antikor ürettiren maddelerdir [kaynak belirtilmeli]. Alerjenler, bağışıklık sistemi tarafından yabancı olarak algılanan ve genellikle dış ve iç mekan alerjenleri olarak ikiye ayrılan maddelerdir. Alerjenler, alerjik rinit gibi hastalıklara sebep olabilir. Alerjik rinite sebep olan alerjenler, ülkeden ülkeye ve hatta aynı ülkede farklı bölgelerde değişebilir. Alerjenler, vücuda solunum, sindirim veya enjeksiyon yolu gibi çeşitli yollarla girebilir. Hava yoluyla bulaşabilen alerjenler arasında ağaç, çim ve yabani ot polenleri, mantar ve küf bulunur. Ağaç polenleri erken ilkbaharda, çim polenleri geç ilkbahar ve erken yazda, yabani ot polenleri ise geç yazda ortaya çıkar. Ayrıca, toz akarları, hamam böceği dışkıları, kedi ve köpek tüyleri ile küf mantarları da yaygın alerjenlerdir [1][2].

Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları

Coombs ve Gell, bağışıklık sisteminin aşırı duyarlılık tepkilerini dört ayrı kategoriye ayırmıştır. Bu tipler birbirinden bağımsız şekilde oluşmazlar. İlk üç tip, antikorlar aracılığıyla meydana gelirken, dördüncü tip reaksiyonlar T hücreleri ve makrofajlar tarafından gerçekleşir [2].

Tip I Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları (Anafilaktik Reaksiyonlar): Bu tür reaksiyonlarda, bağışıklık sistemi antijene karşı gereğinden fazla veya yanlış tepki verir. Astım ve bazı gıda alerjileri bu tip reaksiyonlara örnek gösterilebilir [2].

Tip II Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları (Sitotoksik Reaksiyonlar): Bu reaksiyonlar, antikorların hedef hücrelere bağlanıp onları tahrip etmesiyle oluşur. Kan uyuşmazlığı, bu reaksiyon tipine örnek verilebilir [2].

Tip III Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları (İmmüno kompleks Reaksiyonları): Antijen-antikor komplekslerinin vücutta birikmesi sonucu damar duvarlarında hasar meydana gelir. Bu tür reaksiyonlar otoimmün hastalıklar gibi durumlardan kaynaklanabilir [2].

Tip IV Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları (Gecikmiş Tip Reaksiyonlar): Antikorların yer almadığı aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır. Organ reddi gibi durumlar bu tip reaksiyona örnek gösterilebilir [2].

Özellikle Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonları, alerjik rinit, astım, gıda alerjisi ve anafilaksi gibi yaygın ve potansiyel olarak ciddi alerjik hastalıkların temelini oluşturmaktadır. Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonları, bağışıklık sisteminin alerjenlere karşı aşırı ve yanlış bir yanıt oluşturmasıyla meydana gelir. Bu reaksiyonların temelinde, mast hücreleri ve bazofillerin, IgE antikorları aracılığıyla aktive edilmesi ve histamin gibi inflamatuar maddelerin salınması yer alır [2][3][4].

Bu süreç, T yardımcı hücre tip 2 bağışıklık yanıtı tarafından yönlendirilir. Th2 hücreleri, alerjenlere özgü IgE antikorlarının üretimini artırır. Üretilen IgE antikorları, mast hücreleri ve bazofiller üzerindeki özel IgE reseptörlerine bağlanır. Bu hücreler, alerjenle tekrar karşılaştığında aktive olarak alerjik reaksiyonların başlamasına neden olur [4].

Yapılan araştırmalar, bu tip reaksiyonların sadece IgE aracılığıyla değil, aynı zamanda IgG, kompleman sistemi ve diğer bağışıklık elemanlarıyla da ilişkili olabileceğini ortaya koymaktadır. IgE’ye bağlı olmayan doğuştan gelen aşırı duyarlılık mekanizmaları da tanımlanmıştır[4].

Alerjenlerin tanı ve tedavisi için geliştirilen kılavuzlar, bu hastalıkların yönetimini kolaylaştırmaktadır. Mikrobiyota maruziyeti gibi çevresel faktörler, genetik yatkınlıklar gibi unsurların bu reaksiyonların gelişimindeki rolü, hastalığın daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamıştır [4].

Gıda Alerjisi

Gıda alerjisi, bağışıklık sistemi tarafından besinlere karşı gösterilen aşırı duyarlılık reaksiyonlarıdır ve çoğunlukla IgE aracılığıyla gelişir. Gıda alerjileri, IgE aracılı ve IgE aracılı olmayan olarak iki ana kategoriye ayrılır. Bu alerjik reaksiyonlar dünya çapında yaygın olarak görülmektedir ve Batı ülkelerinde özellikle çocuklarda daha fazla görüldüğü rapor edilmiştir. Gıda alerjisinin yaygınlığı, son yıllarda artış göstermiştir. Çocuklarda yaklaşık %8 oranında etkili olduğu tahmin edilmekte olup Asya ve Afrika gibi bölgelerde kentsel alanlarda daha sık gözlemlenirken, kırsal alanlarda daha düşük oranlar mevcuttur. Bu durum, çevresel faktörlerin ve genetik yatkınlığın etkisiyle daha fazla belirginleşmiştir [5][6].

Gıda alerjileri, genellikle astım gibi diğer alerjik hastalıkların artışına paralel olarak, gıda kaynaklı anafilaksi ve hastane yatışlarının da artmasına neden olmuştur. Yapılan araştırmalara göre, gıda alerjisi, anafilaksiye bağlı hastane yatışların büyük bir kısmını oluşturur. Ayrıca, gıda alerjisi bulunan çocukların önemli bir kısmı, birden fazla alerjiye sahip olup bu durum yaşamlarını daha karmaşık hale getirmektedir [5][6].

Gıda Alerjisinde Tedavi ve Yönetim

Gıda alerjisinin tedavisinde şu an için kesin bir çözüm bulunmamaktadır. Alerjenlerden kaçınma, bu alerjilerin yönetimindeki temel yaklaşımdır. Alerjenlere maruz kalındığında hızlı müdahale edebilmek için hastalar, genellikle adrenalin oto-enjektörleri gibi acil ilaçlarla donatılmaktadır. Ancak, gıda alerjisinin yönetimi yalnızca alerjen kaçınması ile sınırlı olmayıp diyet kısıtlamaları gibi ek beslenme sorunlarına yol açabilir. Gıda alerjisi, çocukların fiziksel sağlıklarının yanı sıra, ruhsal sağlıkları üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Ayrıca, ailelerin gıda alerjisi ile başa çıkarken karşılaştıkları sosyal ve ekonomik zorluklar da önemli bir sorundur [5][6].

Gıda Alerjisi Epidemiyolojisi

Gıda alerjilerinin en yüksek görülme sıklığı bebeklik ve erken çocukluk dönemlerinde görülür. Özellikle süt ve yumurta alerjileri, genellikle bu yaş grubunda çözülürken, fıstık ve ağaç yemişleri alerjileri, geç çocukluk dönemine kadar devam edebilir. Bununla birlikte, gıda alerjisi görülme sıklığı ülkeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Bazı ülkelerde, özellikle kırsal alanlara göre kentsel alanlarda daha yüksek oranlar gözlemlenmiştir. Çocuklarda egzama ve diğer alerjik durumlar, gıda alerjilerinin gelişimiyle ilişkilendirilen en güçlü risk faktörlerden biridir [5].

Gıda Alerjisi için Önleme ve Risk Faktörleri

Gıda alerjisini önlemeye yönelik çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan araştırmalar, probiyotikler, balık yağı takviyeleri ve alerjenik gıdaların bebeklik ve erken çocukluk döneminde tanıtılmasının zamanlaması gibi faktörlerin gıda alerjisi riskini etkileyebileceğini göstermektedir. Mikroplarla daha fazla temas ve özellikle evcil hayvanlarla yaşamak gibi durumlar bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlayarak gıda alerjisi riskini azaltabilir [5].

Gıda Alerjisinde Tanı

Alerjen tanısı için deri prick testi ve/veya spesifik IgE testleriyle tanı koyulabilir. Ancak, deri testi ve/veya spesifik IgE pozitifliği her zaman klinik semptomlarla uyumlu olmayabilir. Bu nedenle, hastanın öyküsünde belirtilen semptomlarla uyumlu ve deri testinde anlamlı pozitif sonuç veren alerjenlerin seçilmesi önemlidir. Ayrıca, yaşanılan bölgedeki alerjen türleri ve bu alerjenler arasında oluşabilecek çapraz reaksiyonlar dikkate alınmalıdır. Tedavi için genellikle tek bir alerjen tercih edilmelidir. Ancak, karışım aşıları kullanılacaksa, alerjenler arasındaki çapraz reaktivite, her bir alerjenin optimum dozu ve olası etkileşimler göz önünde bulundurulmalıdır. Çapraz reaktivite, bağışıklık sisteminin bir alerjene karşı duyarlı hale geldikten sonra, benzer yapıdaki diğer maddelere de tepki vermesi durumudur [7].

Gıda Alerjisinde Tedavi

Gıda alerjilerinin tedavisinde son yıllarda önemli yenilikler ortaya çıkmıştır. Bu tedavi yöntemlerinin güvenliği ve etkinliği, tedavi edilen yaş grubu göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Temelde, bu tedavilerin çoğu, bağışıklık sisteminin alerjenlere karşı aşırı tepki vermesini engellemeye ve duyarsızlaştırmaya yöneliktir [8].

İmmünoterapi Yöntemleri:

Gıda alerjisinin tedavisinde kullanılan immünoterapiler, özellikle oral immünoterapi (ağız yoluyla alınan immünoterapi) ve dil altı immünoterapi önemli tedavi seçeneklerindendir. Bu tedavilerde, alerjenlere karşı duyarlılığı olan hastalara düzenli aralıklarla küçük dozlarda alerjen verilerek bağışıklık sisteminin bu maddelere karşı tolerans geliştirilmesi sağlanır [8][9].

Oral İmmünoterapi: Bu yöntem, özellikle buğday ve fıstık gibi yaygın alerjenlere karşı etkili olabilir. Yapılan bazı çalışmalarda, düşük ve yüksek dozlarda uygulanan oral immünoterapi tedavilerinin, hastaların yaklaşık yarısında alerjenlere karşı duyarsızlaştırma sağladığı bulunmuştur. Örneğin, bir yıllık tedavi sonunda hastaların %30’’unda duyarsızlaştırma sağlanırken, %13’ünde kalıcı iyileşme gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, tedavi kesildiğinde alerjik reaksiyonların yeniden görülebileceği unutulmamalıdır [8][9].

Dil Altı İmmünoterapi: Dil altı immünoterapi, özellikle süt ve fıstık alerjisi tedavisinde umut verici bir yöntemdir. Bu tedavi ile birlikte, oral immünoterapi ve dil altı immünoterapi kombinasyonu, hastaların alerjenlere karşı duyarlılık eşiklerini artırabilir ve tedavi sırasında daha az yan etki gözlemlenebilir [8][9].

Omalizumab Tedavisi: Omalizumab, immünoterapinin etkisini artırmak amacıyla kullanılan bir tedavi seçeneğidir. Özellikle çoklu gıda alerjisi olan bireylerde etkili olabilir. Omalizumab, bağışıklık sisteminin IgE antikorlarıyla etkileşerek alerjik reaksiyonların azaltılmasına yardımcı olur. Araştırmalar, omalizumab destekli oral immünoterapi tedavisinin, hastaların alerjik semptomlarını azaltmada başarılı olduğunu göstermektedir [8][9].

Yardımcı Tedavi Yöntemleri: Gıda alerjilerinin tedavisinde probiyotikler, anti-IgE tedavisi, geleneksel Çin bitkisel tedavileri ve bağışıklık sistemini güçlendiren diğer yardımcı tedaviler de araştırılmaktadır. Bu yardımcı tedavi yöntemleri, alerjik reaksiyonları engellemeye ve tedavi sürecinde olumlu sonuçlar elde etmeye yönelik kullanılmaktadır [8].

Gelecekteki Yönelimler: Gelecekteki araştırmalar, gıda alerjisinin başlangıcı ve çözülmesi ile ilgili daha fazla bilgi edinmeyi amaçlamaktadır. Bu yeni bilgiler, bebeklikten yetişkinliğe kadar tedavi yöntemlerinin daha etkili bir şekilde ayarlanmasına olanak tanıyabilir [8].

Solunum Yolu Alerjisi

Alerjik rinit ve alerjik astım, küresel olarak sıklıkla karşılaşılan, solunum yollarını etkileyen rahatsızlıklardır. Bu iki hastalık, genellikle pozitif deri delme testi ve alerjen spesifik IgE seviyeleriyle teşhis edilir. Bunun yanı sıra, lokal alerjik rinit ve lokal alerjik astım da benzer semptomlarla ortaya çıkabilir ve bu durumlardaki alerjik reaksiyonlar, daha sınırlı bir bölgede (lokal) hava yollarını etkiler [10].

Alerjik Rinit: Alerjik rinit, burun içindeki alerjik reaksiyonlarla karakterize edilen bir hastalıktır. Polenler, toz akarları ve hayvan tüyleri gibi alerjenler, burun mukozasında iltihaplanmaya yol açarak hapşırma, burun tıkanıklığı, kaşıntı ve akıntı gibi semptomlara neden olur [10].

Alerjik Astım: Alerjik astım, astımın bir alt türüdür ve genellikle solunum yollarındaki alerjik reaksiyonlar nedeniyle ortaya çıkar. Alerjenler solunum yollarında iltihaplanmaya neden olarak öksürük, nefes darlığı, hırıltılı solunum ve göğüs sıkışması gibi astım semptomlarını tetikler [10].

Lokal Solunum Alerjisi: Lokal solunum alerjisi, sistemik alerjik reaksiyonlar olmaksızın yalnızca solunum yollarını etkileyen alerjik bir durumdur. Bu, alerjik rinit ve astım gibi hastalıkların yerel olarak sınırlı olabileceği anlamına gelir [10].

Solunum Yolu Alerjisinde Tanı

Lokal solunum alerjisinin tanısı, klasik alerji testlerinden farklı yöntemler gerektirir çünkü bu tür alerjilerde sistemik immünoglobulin E (IgE) veya deri prick testi sonuçları genellikle negatif sonuç verir [10].

Nazal ve Bronşiyal Alerjen Yükleme Testi

Nazal ve Bronşiyal alerjen yükleme testleri, lokal alerjik rinit ve lokal alerjik astım tanısında güvenilir yöntemlerdir. Bu testlerde, alerjen burun veya bronş mukozasına uygulanarak semptomlar gözlemlenir. Ancak hastane ortamında yapılması ve zaman alıcı olması dezavantajlarıdır [10].

Bazofil Aktivasyon Testi

Lokal alerjik rinit tanısında duyarlılığı %50’nin üzerinde, özgüllüğü ise %100’e yakındır. Bazofil aktivasyon testi, hem spesifik IgE’nin varlığını hem de işlevselliğini değerlendirir ve hasta dostu bir yöntemdir. Ancak rutin kullanıma uygunluğu için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır [10].

Klinik Değerlendirme ve Tanısal Yaklaşım

Hastanın semptomlarının mevsimselliği, şiddeti ve polenler, hayvan tüyleri, sıcaklık değişiklikleri gibi tetikleyicilere verdiği yanıt, tanıda önemli ipuçları sağlayabilir. Klasik alerji testleri sonuç vermediğinde, nazal alerjen yükleme testi, bazofil aktivasyon testi ve mukozal IgE ölçümü gibi yöntemlerin bir kombinasyonu kullanılarak tanı konulabilir [10].

Solunum Yolu Alerjisinde Tedavi

1) Kaçınmak: Alerjenlerden kaçınmak, tedavi yaklaşımlarının en önemli adımlarından biridir ancak alerjenlerden kaçınmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu nedenle çeşitli tedavi yöntemlerine ihtiyaç duyulmuştur [11].

2) Ağızdan alınan antihistaminikler: Ağızdan alınan antihistaminikler, alerjik semptomları tedavi etmek için yaygın olarak kullanılır. Ağızdan alınan antihistaminikler, burun akıntısı ve hapşırma gibi semptomları hafifletir ancak burun tıkanıklığı üzerinde daha sınırlı bir etkiye sahiptir [11].

3) Burun içi antihistaminikler: Burun içi antihistaminikler, kaşıntı, hapşırma ve burun akıntısını hafifletmek için kullanılır. Ancak, burun için kortikosteroidler kadar etkili değildir ve göz semptomlarına etkisi yoktur [11].

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Tarkan, Özgür; Sürmelioğlu, Özgür; Tuncer, Ülkü (1 Eylül 2009). "Alerjik Rinitte Güncel Tanı ve Tedavi Yaklaşımları". Arşiv Kaynak Tarama Dergisi. 18 (3): 156-170. ISSN 1300-3755. 1 Ocak 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ocak 2025. 
  2. ^ a b c d e f g Karakılıç, Merve; Suna, Senem; Tamer, Canan Ece; Çopur, Ömer Utku (1 Nisan 2014). "Gıda Alerjisi Reaksiyonları". Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi. 28 (1): 73-82. ISSN 1301-3165. 1 Ocak 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ocak 2025. 
  3. ^ Tercanlı, Enes; Atasever, Mustafa (30 Haziran 2021). "Besin Alerjileri". Academic Platform Journal of Halal Lifestyle. 3 (1): 31-53. ISSN 2687-2374. 
  4. ^ a b c d Vitte, Joana; Vibhushan, Shamila; Bratti, Manuela; Montero-Hernandez, Juan Eduardo; Blank, Ulrich (2022). "Allergy, Anaphylaxis, and Nonallergic Hypersensitivity: IgE, Mast Cells, and Beyond". Medical Principles and Practice: International Journal of the Kuwait University, Health Science Centre. 31 (6): 501-515. doi:10.1159/000527481. ISSN 1423-0151. PMC 9841766 $2. PMID 36219943. 
  5. ^ a b c d e Peters, Rachel L.; Krawiec, Marta; Koplin, Jennifer J.; Santos, Alexandra F. (Mayıs 2021). "Update on food allergy". Pediatric Allergy and Immunology: Official Publication of the European Society of Pediatric Allergy and Immunology. 32 (4): 647-657. doi:10.1111/pai.13443. ISSN 1399-3038. PMC 8247869 $2. PMID 33370488. 
  6. ^ a b c Yu, Wong; Freeland, Deborah M. Hussey; Nadeau, Kari C. (Aralık 2016). "Food allergy: immune mechanisms, diagnosis and immunotherapy". Nature Reviews. Immunology. 16 (12): 751-765. doi:10.1038/nri.2016.111. ISSN 1474-1741. PMC 5123910 $2. PMID 27795547. 
  7. ^ Çekiç, Şükrü; Sapan, Nihat (1 Haziran 2015). "Alerjen Spesifik İmmünoterapi". Güncel Pediatri. 13 (1): 46-55. doi:10.4274/jcp.02419. ISSN 1304-9054. 1 Ocak 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ocak 2025. 
  8. ^ a b c d e f g Sicherer, Scott H.; Warren, Christopher M.; Dant, Christopher; Gupta, Ruchi S.; Nadeau, Kari C. (Haziran 2020). "Food Allergy from Infancy Through Adulthood". The Journal of Allergy and Clinical Immunology. In Practice. 8 (6): 1854-1864. doi:10.1016/j.jaip.2020.02.010. ISSN 2213-2201. PMC 7899184 $2. PMID 32499034. 
  9. ^ a b c d Costa, Célia; Coimbra, Alice; Vítor, Artur; Aguiar, Rita; Ferreira, Ana Luísa; Todo-Bom, Ana (Ocak 2020). "Food allergy-From food avoidance to active treatment". Scandinavian Journal of Immunology. 91 (1): e12824. doi:10.1111/sji.12824. ISSN 1365-3083. PMID 31486118. 
  10. ^ a b c d e f g h Testera-Montes, Almudena; Salas, Maria; Palomares, Francisca; Ariza, Adriana; Torres, María J.; Rondón, Carmen; Eguiluz-Gracia, Ibon (2021). "Local Respiratory Allergy: From Rhinitis Phenotype to Disease Spectrum". Frontiers in Immunology. 12: 691964. doi:10.3389/fimmu.2021.691964. ISSN 1664-3224. PMC 8206788 $2. PMID 34149736. 
  11. ^ a b c Min, Yang-Gi (2010). "The Pathophysiology, Diagnosis and Treatment of Allergic Rhinitis". Allergy, Asthma and Immunology Research (İngilizce). 2 (2): 65. doi:10.4168/aair.2010.2.2.65. ISSN 2092-7355. PMC 2846743 $2. PMID 20358020. 1 Ocak 2025 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ocak 2025.