Mesleğe belgesel film çekerek başlamış ve uzun yıllar boyunca da televizyonda çalıştıktan sonra sinemaya geçmiş olan Robert Altman, Kaliforniya'nın çöller bölgesinde yaşlılara hizmet veren bir kaplıca tedavi merkezi çevresinde geçen bu filminde üç kadının derinlemesine işlenmiş bir portresini çizer. Kadınların dünyasını irdelediği filminde aynı iş yerinde çalışan iki genç kadının, ev sahiplerinin dul kalan karısını da yanlarına alarak birlikte aynı apartman dairesinde yaşamaya başlamalarını ve sonrasında geçirdikleri değişimi anlatmaktadır. Film bir bakıma ABD'nin diğer bölgelerine fazla da benzemeyen Kaliforniya yaşam tarzı üzerine bir inceleme olarak da okunabilir.
"Üç Kadın" filminin iki ana karakteri (Shelley Duvall ve Sissy Spacek) zaman içinde bir dönüşüme uğrarlar ve bir bakıma birbirlerinin sosyal konumlarını takas ederler. Film bu açıdan İsveçli yönetmen Ingmar Bergman'ın 'kişilik değişimi' üzerine eğildiği psikolojik filmi 1966 tarihli Persona ile benzerlikler gösterir. Üçüncü bir kadının (Janice Rule) da aralarına katılmasıyla kadınların kişilikleri önce bulanıklaşır, sonra farklılaşarak ve yer değiştirerek iyice birbirine karışır sonunda belki de tek bir kişilik haline gelir.[1]
Filmin bilinçaltıyla ilgili hayal görme sahneleri ile çarpıcı rüya sahneleri, film çekilirken Altman'ın elinde tamamlanmış kapsamlı bir senaryo olmadığı için diğer bazı sahneler gibi doğaçlama olarak ve Altman'ın kendi anlık hayalleri doğrultusunda çekildiği şeklinde yorumlara neden olmuştu. Zaten Altman da film eleştirmeni Roger Ebert'e filmin bütün hikâyesini rüyasında gördüğünü ve senaryoyu bu rüyadan esinlenerek yazdığını söylemiştir.[1][2]
"Üç Kadın" filminin Altın Palmiye ödülüne aday gösterildiği Cannes Film Festivali'nde Shelley Duvall filmdeki Millie rolüyle "en iyi kadın oyuncu" ödülünü aldı. Aynı dalda BAFTA ödülüne de aday gösterildi, "Los Angeles Film Eleştirmenleri Birliği" ödülünü kazandı. Sissy Spacek de aynı şekilde "New York Film Eleştirmenleri" ödülünü aldı.[3]
Gerçek hayatta ressam Bodhi Wind'in yüzme havuzunun zeminine çizdiği (filmde Janice Rule çiziyormuş gibi yapıyor) gerçeküstücü resimlerde gözüken birkaç açık saçık desen yüzünden film çocuklar için sakıncalı olabilir.
Konusu
Memleketi Teksas'tan henüz gelmiş olan Pinky Rose (Sissy Spacek), Güney Kaliforniya'nın çöller bölgesinin sıcak su kaplıcalarıyla tanınan bir kasabasının yaşlılara hizmet veren tedavi merkezinde işe başlar. Bu utangaç ve çocuksu görünümlü kızı yine kendisi gibi Teksaslı olan daha kıdemli bir çalışan Millie Lammoreaux (Shelley Duvall) eğitecektir. Kısa bir süre sonra da Pinky ekonomik nedenlerle Millie'nin yanına taşınır ve kirayı paylaşmaya başlarlar.
Pinky, sözde popüler, sözde sofistike ve güya hızlı bir yaşantı sürüyor gibi gözüken bu kızı bir idol olarak görür ve ona özenip onun gibi davranmaya başlar. Oysa anlamadığımız bir nedenle Millie her ne kadar dışa dönük bir davranış şekli gösterse de çevresinde çok sevilen bir insan değildir. İş yerinde ve oturduğu yüzme havuzlu sosyal konutlarda etrafındakilere verdiği selâmlar bile karşılıksız kalır. Arkadaşları ve komşuları onunla ilişki kurmak istemezler, uzak durmaya çalışırlar, hatta arkasından dedikodu bile yaparlar. Millie evinde davetler verir, hazırlıklar yapar ama davetliler hiçbir zaman gelmezler. Randevu verdiği erkekler bile onu ekerler.
Millie'ye yakın davranan tek insan eski bir film dublörü olan Edgar (Robert Fortier)'dır. Edgar Hart ve hamile eşi Willie (Janice Rule) hem Millie'nin ev sahipleridir hem de çölde pek de iş yapmayan harap bir turistik tesisin ve barın işletmeciliğini yaparlar. Kimseyle tek kelime konuşmayan Willie otel tipinde düzenlenmiş apartmanlarının yüzme havuzunun zeminine ve işlettikleri tesisin bazı bölümlerine gerçeküstücü tarzda garip erotik resimler çizmekle meşguldür. Karısıyla pek ilgilenmeyen Edgar ise kendini alkol, silahlar ve motosikletlerle avutmakla meşguldür.
Başlarda kendisine adeta taparcasına davranan ve her davranışını taklit etmeye çalışan Pinky'nin iltifatlarından hoşlanan Millie, daha sonra onun aşırı çocuksu davranışlarından sıkılmaya başlar, tartışırlar ve onu evden kovmaya kalkar. Bunun üzerine Pinky balkondan havuza atlayarak intihar girişiminde bulunur ve hastaneye kaldırılır. Hafıza kaybına uğramıştır. Teksas'tan gelen çok yaşlı anne ve babasını bile tanımaz. Vicdan azabı çeken Millie ona çok iyi davranmaya başlar. Bu noktadan sonra iki kadının rolleri de değişmeye başlar. Pinky evde baskın ve modern bir figür haline gelirken Millie saf taşralı rolünü üstlenmeye başlar. Bir gün Edgar'ın silahla oynarken kazayla ölmesi üzerine dul kalan eşi Willie de onlarla birlikte yaşamaya başlar. Daha önce ölü doğum yapmıştır. Şimdi artık aynı evi paylaşan ve bir aile gibi yaşayan bu üç kadının kişilikleri önce bulanıklaşır, sonra farklılaşarak birbirine karışır sonunda belki de tek bir kişilik haline gelirler.